top of page

TUİK'in 2023 Birinci Çeyrek Verileri Doğrultusunda GSYH Ana Alt Kırılımları İncelemesi


Gayri safi yurtiçi hasıla, bir ülkede bir yıl içerisinde üretilen ve satımı yapılan tüm ürün ve hizmetlerin toplam parasal değerini ifade etmektedir. TÜİK’in yayınladığı Harcama Yöntemiyle GSYH tablosunda “harcama bileşenleri” olarak vurgulandığı, dersimizde de üzerinden geçildiği üzere; özel tüketim harcamaları (hanehalkları ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar), devlet (kamu) tüketim harcamaları, yatırım harcamaları, stoklardaki değişimler, ihracat ve ithalat miktarlarının tümünün (toplamının) temelini oluşturduğu ekonomik düzlem olarak nitelendirilebilir. Buna göre ülkeler, genellikle ekonomik otoriteleri ve sağladıkları sistemlerin güvenilirliğini (gücünü) ölçmede bu değeri kullanmaktadırlar.

 

Türkiye’nin 1998 yılı başından 2023 yılı ilk çeyreğine kadarki değerlerini içeren Harcama Yöntemiyle GSYH (Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış) tablosu incelendiğinde, “cari” alıcı fiyatlarına göre ülke GSYH’sinin neredeyse hiçbir çeyrek dönemde bir öncekine göre değer kaybettiği görülmemiştir. Bunun sebebi, cari fiyatlarla (genellikle enflasyonun etkisi altındaki TL) üzerinden analiz yapılması ve böylece kriz dönemlerinde yüksek ivmeyle artışını sürdüren döviz fiyatlarının, alım/satımı yapılan ürün ve hizmetlerin değerlerini çoğunlukla yüksek sayısal değerlere taşımasıdır. Kalkınma dönemlerinde ise yapılan özellikle altyapı, ulaşım, konut inşa sektörlerindeki atılımlar sisteme pek çok hizmet ve ürün dahil ederek ekonomik hacmin artmasını sağlamıştır. Bu nedenler dolayısıyla Türkiye ekonomisi çoğunlukla dalgalı bir eğilim içerisinde olsa da cari fiyatlar üzerinden ekonomik hacmin değer kaybettiği yalnızca birkaç temel dönem olmuştur.

 

Türkiye’nin 1990’lardaki istikrarsız politik sürecinden yeni çıkılması, 1998 – 2002 yılları arasında mal ve hizmet üretiminin yetersiz olmasına neden olmuş; böylece çeyrek dönemler arasındaki büyüme oranları yüksek olmasına rağmen GSYH minimal düzeylerde seyretmiştir. Yeni ekonomik politikaların planlanmaya çalışıldığı 2002 – 2007 arasında bir miktar istikrar sağlanmış ve devamlı bir ekonomik hacim artışı gözlemlenmiştir. Ancak bu süreçten sonra, son 25 yıl içerisindeki en büyük birkaç GSYH sarsılımından biri gerçekleşmiştir. 2008 yılının üçüncü çeyreğinden 2009 yılının ilk çeyreğine kadar, ABD merkezli olarak 2007’nin aralık ayında ortaya çıkarak 2008 yılı boyunca etkisini gösteren küresel ekonomik kriz sebebiyle; sırasıyla %0,6’lık, %1,2’lik ve %4,3’lük cari değer kayıpları yaşanmıştır. Aynı dönemde Türk Lirası, Dolar karşısında %23,5 civarında değer kaybetmiş ve 2008 yılında ortalama 1,25 TL olan Dolar, 2009 yılında 1,55 TL’ye çıkmıştır. Dolar’ın artışına rağmen, cari fiyatlarla analiz yapılan bu tabloda GSYH’de yaşanan düşüş, Türkiye’de bu dönemde dünyanın pek çok farklı ülkesinde de olduğu gibi mal ve hizmet üretiminin azaldığını göstermektedir.

 

2008 ekonomik krizi döneminden sonra 2016 yılındaki 15 Temmuz darbe girişimine kadar %0,3’ün üzerinde bir GSHY düşüşü yaşanmamıştır. Özellikle Uluslararası Para Fonu’na (IMF) olan borçların kapatıldığı ve 957,8 milyar Dolar ile ülke GSYH rekorunun kırıldığı 2013 yılı ve yakın dönemlerinde ülkedeki üretim diğer dönemlere kıyasla fazlaca artmıştır. Ancak özellikle yaşanan terör tehlikesi ve güvenlik sorunları nedeniyle 2016’nın yaz döneminden itibaren turizm sektöründe önemli bir düşüş yaşanmış ve ülkeye gelen dış yatırımlar azalmıştır. Böylece 2016’nın üçüncü çeyreğinde %1,9’luk bir GSYH düşüşü gerçekleşmiştir.

 

2018 ile 2023 (günümüz) yılları arasında ise yüksek dış borç, cari açık ve aşırı enflasyon nedeniyle TL sürekli olarak değer kaybetmiştir. Öyle ki, 3 yıl içerisinde 3 TL’den 4 TL’ye çıkan Dolar, 2018 yılında birkaç ay içerisinde 4 TL’den 5 TL’ye çıkmış ve özellikle 2020 yılının ardından, günlük aşırı değer kayıplarının yaşandığı bir ekonomik kriz noktasına ulaşılmıştır. Her ne kadar 2018 – 2023 arasında GSYH, cari fiyatlar üzerinden yüksek ivmeli bir atışta bulunsa da Dolar bazında çoğunlukla değer kaybetmektedir. Buna göre, son 25 yıl içerisinde %20’nin üzerinde bir dönemlik artış olmamasına rağmen, 2022 yılının ilk iki çeyreğinde sırasıyla %27,7 ve %27,4’lik artışlar yaşanmış ve Dolar değer kazanmıştır. Ancak bu ve benzeri kısa dönemsel gelişmelerin ekonomik zayıflamada fazla etkisi olmamış ve döviz kurları kısa zaman içerisinde tekrar artarak dolar bazında ekonomik büyümeyi yavaşlatmaya devam etmiştir.




Kaynakça:

bottom of page