Toplum Yozlaşması, yani “Zübükleşme” Konusunda Zübük ve Teneke Karşılaştırmalı Analizi
- Deniz Utku Temel
- 30 May 2023
- 3 dakikada okunur
Ahlaki değerler ve etik, toplumun içerisindeki bireylerin genelinin oluşturduğu değerlerdir. Bu değerler, yozlaşmamış toplumlarda tüm bireyler tarafından ortak bir karar olarak belirlenirken yozlaşmış veya yozlaşmaya yüz tutmuş olan toplumlarda belirli bir grup veya kişi tarafından belirlenmektedir. “Zübük”ler yani kendi çıkarları için her yolu mübah sayan, sözünde durmayan, üçkağıtçı, egoist kişiler topluma kendi sözünü dinletmek istemektedirler. Eğer toplum kendi zübüklüklerini tek bireye yüklerse bu kişi toplumun ahlaki ve etik değerlerini kendisince şekillendirmektedir. Bu makalede; Zübük ve Teneke eserleri arasında toplum tarafından yüceltilmiş zübüklerin içerisinde bulundukları toplumu yozlaştırma nedenleri, sonuçları ve bu yozlaşmanın oluşum süreci karşılaştırılacaktır.
Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde bulunan bir kasabayı anlatan Zübük eseri, köylü halkın kasabanın belediye reisinin Zübükzade İbraam Efendi’nin yaptığı yolsuzlukların, söylediği yalanların anlatılması ile başlar. Ebe Hayriye Hanım, Ah, aradan kaç yüzyıl geçti… Ne o üçyüzü alabildik ne beşyüzü. Daha sonra ka yüzler kaptırdık… Zübükzade mi, ondan yaka silkmeyen mi var? (Nesin, 1961) sözüyle; Zübükzade İbraam Bey’in uzun yıllardır kendilerine farklı şekilde yolsuzluk yaptığını belirtmiş, bir belediye üyesi olsa bile o toplumdaki etik anlayışına uymadığını ve kendi isteklerini gerçekleştirmeye çalıştığını anlatmıştır. Eserin girişinde; eserin ana karakteri olan Almanca öğretmeni, bir arkadaşına İlk günler kasabalının konuşmalarını yadırgıyordum. Ama nasıl, bilir misin? Bir yabancı konuşma değildi onlarınki. Hepsinin de konuşması birbirinin tıpkısı; sanki bitek kişi konuşuyor. (Nesin, 1961) şeklinde bir mektup ile Zübükzade’nin yolsuzlukları sonucunda kasaba toplumunun yozlaşmaya başladığını ve sadece Zübükzade hakkında şikayet eden, eyleme geçmeyi seçenek olarak bile görmeyen bir topluma dönmüş olduklarını anlatmıştır. Bu mektubun devamında ...hele abartmaları… O ne mübalağa! İşte ilk günler beni yadırgatan da, onların anlatışındaki bu abatmaydı. (Nesin, 1961) diyerek bulunduğu kasabadaki toplumun Zübükzade’den bir farkı olmadığını, onların Zübükzade’yi her ne kadar eleştirseler de onun ahlak ve etik anlayışını benimsediklerini belirtmiştir. Çiftverenoğlu alçağının neden böyle dediği bilinmekte. Onun meramı, Zübükzade milletvekili seçilsin de, kendisi de ondan boşalan belediye başkanlığına gene eskisi gibi otursun. Zübük’le baş edemeyeceğini anlayınca ona yol açıyor ki, kendi de onun kuyruk altında yürüye. Biri değil, bunların hepsi alçak canım. (Nesin, 1961) Zübükzade’nin ahlak ve etik anlayışına uyum sağlamak zorunda kalmış olan toplumun yanında; bu toplumun içerisinde bulunan, Zübükzade ile baş edemeyeceklerini düşünen ve onun yanında bulunup onun için propaganda yapan bireyler de bulunmaktadır. Bu bireyler zübüklerin hareketlerine uyum sağlayarak kendilerine kazanç sağlamaya çalışmışlardır.
Anadolu’nun bir başka kasabasını konu edinen Teneke eseri, kendisinin kaymakamlık yaptığı kasabada sıtma salgınını durdurmak için halkın içerisindeki zübüklerin yaptıkları yolsuzlukları reddeden bir kaymakamı anlatarak başlamaktadır. Ankaraya, Adanaya Resul Efendi aleyhine tel üstüne tel çekildi. Ne rüşvetçiliği, ne namuzsuzluğu, ne ahlaksızlığı kaldı. Karısının orospu olduğunu, kızını parayla sattığını, Resul Efendinin gece gündüz içerek kaymakamlık odasında nara attığını bile yazdılar. (Kemal, 1966) Kasabada bulunan toplum kendi içerisinde belirli bir etik ve ahlak anlayışını benimsediğinden ötürü kasabaya gelen ve bu anlayışı kabul etmeyi reddeden insanlara kendi anlayışlarını zorla kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Halkın içerisindeki zübükler, kendi etik anlayışlarını rüşvet ve tehdit gibi yolsuzluklarla kabul etmeyen kesime benimsetmeye çalışmışlardır. Kasabanın zübükleri içerisinde bulundukları topluma farklı toplumlardaki ahlak ve etik anlayışlarından koparmışlar ve kendilerine yarayacak bir anlayışı benimsetmeye çalışmışlardır. Kasabaya gidiyoruz. Doğru Kaymakama. O da olmazsa böyle çamurlu çamurlu Ankaraya. Kanun var… Kanun da var, hükümet de var. Duyduk duymadık demeyin haaa! (Kemal, 1966) Kasabalı, çeltikçilerin ahlak anlayışını benimsemeyi reddettiğinden dolayı çeltikçilere karşı başkaldırı denemelerninde bulunmuşlardır.
Teneke ve Zübük eserleri benzer olarak kasaba halkının arasından ayrılmış olan zübüklerin ve bu zübüklerin oyunlarına kanmayan, kendi ahlak değerine sahip olan bir dış göz tarafından gözlemlenmelerini anlatmaktadır. Tenekeeserinin Zübük eseri ile arasındaki fark toplumun içerisinde yükselmiş olan zübüklerin niceliğidir. Zübük eserinde tek bir zübük toplumun başına geçebilmiş, ancak Teneke eserinde toplumu yönetmesi gereken ve zübüklerin arasından seçilmesi gereken kişi bazen fidye verilmesi sonucu bazen tehditler sonucu toplumun içerisindeki zübükleri dinlemesi ve onların isteklerine uyması istenmiştir. İşine gelen yerleri okumuştur efendim. Çünkü efendim, Ziraat memuru Bahçe kazasından, çeltikçiler tarafından sureti mahsusada getirilmiştir. Bütün sahalarda birer para hissesi vardır. (Kemal, 1966) Bu alıntıda tıpkı Zübük eserinde olduğu gibi toplumda öne çıkan zübüklere uyum sağlayıp kendi kazançlarını sağlayan bireyler olduğunu görülebilmektedir. Teneke eserinin, Zübük eserinden ayrıldığı bir diğer nokta ise halkın başkaldırı sürecidir. Bu başkaldırı süreci; Teneke eserinde halkın, zübüklerin ahlak ve etik anlayışına karşı toplu ve kesin bir reddi görülmektedir. Zübük eserinde ise halkın başkaldırısı Zübükzadenin ahlak ve etik anlayışına yani zübüklüğüne karşı duramamıştır. Şimdi çok iyi anladım ki, Zübük bir tane değil biz hepimiz birer zübüğüz. (Nesin, 1961) Zübükler sadece Zübük ve Tenekeeserlerinde bir hikâye unsuru olarak kullanılmamıştır, zübükler hayatımızın her noktasında bulunmaktadır.
Kaynakça:
Nesin, A. Zübük. İstanbul: Nesin Yayınevi, 2021
Kemal, Y. Teneke. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022
Çevikbaş, Refat. "Yönetimde etik ve yozlaşma." Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi 20.1 (2006): 265-289.