Thomas Hobbes ve LEVIATHAN Üzerine Bir Deneme
- Emir Polat
- 3 Haz 2024
- 2 dakikada okunur
Ah şu insanlar, kaos içerisinde her biri acınası mutlak eşitlikle sınırlıdır ve mükemmellikten o kadar uzaklardır ki.. En çelimsizi, hastası bile konuşmasıyla insanları provoke ederek isyan başlatabilir ve en güçlüsü bile uykuya mahkumdur. İnsanın doğal durumunu bu şekilde betimler Thomas Hobbes ve şartlar dahilinde insanın bireysel olarak tek yetkinliğinin rasyonel egoizm olduğumu vurgular. Ona göre, bu denli bir otorite yoksunluğunda insanın tek yapabileceği canını kurtarmak, çıkarları doğrultusunda ilerlemektir. Buna karşın insan, kendi çıkarlarını yargılamakta veya uygun bulup bulmamakta dahi şaşırtıcı düzeyde yetersizdir. Karar mekanizması her dakika, her saniye insanın duygusal yapısı ve değer verdiği, nefret ettiği, saygı duyduğu, kıskandığı diğer insanlar ile ilişkileri tarafından kirletilmek, aldatılmak eğilimindedir. Böylece çıkarlar daha çok kaos getirir tabi ki, aynı zamanda da toplumdaki kimsenin istemeyeceği kadar güvensizlik. Hal böyleyken, insanlara pek söz hakkı bırakılmamalıdır, ancak öylece birbirlerini öldürmelerini izlemek, çeşitliliğin kendini yok etmesine göz yummak, sistemdeki tüm bireylerin ortak olarak istemeyeceği tek durumdur.
İşte bu noktada, tek olası çözüm olarak devreye girer Leviathan: Sorgulanamaz, gaddar, tekil bir yönetim. Bu otorite, insanların güvenliğini sağlamayı vaat ederek onlardan özgürlüğü alır. Ancak pek kusurlu insan, zamanla eski kaos dolu günlerini unutacak ve yalnızca otoritenin isteği dışındaki hamlelerinde olsa da öldürülmekten sıkılacaktır ve özgürlüğü, güvenlik karşısında büyük bir bedel olarak görmeye başlayacaktır. Tarihteki çoğu isyan da çok benzer nedenlerle çıkmamış mıdır zaten? Bu noktada Thomas Hobbes, her bireyin bir çark işlevi gördüğü tekil bir makine olarak açıkladığı Leviathan’ın, kendi ve insanlığın varlığını sürdürebilmesi için otoritesini yüceltecek yeni bir ahlak algısı yaratmakla yükümlü olacağını belirtir. Bu ek motivasyon kaynağı, insanları amaçları doğrultusunda birleştirme, yönetime bağlama ve duygularını kontrol etme yönünde dinlere fazlaca benziyor olsa da önemli bir şartı vardır. Hiçbir ibadet veya görev, makinenin çalışmasını aksatmamalı ve tamamen Leviathan’ın çıkarlarını gözetmelidir; ki bu pek zor değildir, çünkü toplumun çoğunluğu “Leviathan ne derse o!” düşüncesini benimsemiş, geri kalanı da çok geçmeden öldürülmüş olacaktır.
Tüm bunlarla Thomas Hobbes’un tasvir ettiği egemen gücün arkasındaki Makyavelizm gözler önüne serilir ve toplumu temsil eden çarklardan oluşan bu Materyalist kurgu, inanç sistemlerine benzer içselleştirilmiş kural ve sorumluluklarla bir mutlak monarşi, diktatörlük yaratır. Böylece canavar, ne kadar kalabalık olursa olsun bireysel olarak hareket eden balıkların hiçbirinin aşamayacağı bu fırtınalı denizi, toplu tekil bir yapı olarak aşar ve diğer dalgalara veya Leviathan’lara karşı kendini koruyacak güce sahip olur.