top of page

Tanpınar Abdullah Efendi’nin Rüyaları Eserinde Zaman ve Rüya ile Kimlik Sorusuna Nasıl Cevap Arar?

Edebiyat, kimlik arayışı gibi insanların varoluşsal sorgularını derinlemesine irdeleyen bir alan olarak, yazarların kendi cevaplarını mekân, zaman, metafor ve imge kullanarak ifade ettikleri bir mecradır. Ahmet Hamdi Tanpınar, bu bağlamda özellikle dikkat çekicidir. Tanpınar'ın eserlerinde, zamansız ve mekansız bir gerçeklik arayışı içindeki karakterler, rüyaların sınırlarında dolaşırlar. Özellikle Abdullah Efendi’nin Rüyaları mekân ve zamanın ötesine geçerek kendisinin ve toplumun kimliğini sorgular. Ancak Tanpınar'ın eserlerindeki bu temalar, sadece bireysel bir yazarın portresini çizmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal bellek ve varoluşsal sorularına da dokunur. "Abdullah Efendi'nin Rüyaları" eserindeki rüya ve zaman temalarının incelenmesi, insanın kimlik oluşumunda mekân, zaman ve ruhsal deneyimlerin rolünü anlamak adına değerli bir pencere sunar. Bu makalede, "Abdullah Efendi'nin Rüyaları" eserinde rüya ve zaman olgularının kullanımıyla Tanpınar’ın kimlik arayışına nasıl cevap aradığı incelenecek ve bu kavramların yazarın bireysel ve toplumsal kimlik oluşturma sürecindeki rolü yorumlanacaktır. 

 

Abdullah Efendi’nin Rüyaları eseri, ana karakterin bir içki masasında sarhoş olurken ardı ardına gelen “tesadüfler” ile başlar. Abdullah Efendi’nin, bir kadının başının ve bacaklarının ayrı konuştuğunu fark etmesi ile başlayan tesadüfler, hikâyenin kronolojik zaman algısından kopartıp geri kalanı bir rüyaya bağlayan olaydır. Rüya içinde Tanpınar’ın zamanı, özne-nesne birliğinin sağlandığı, hissedilen zamana odaklanan, geçmiş, şimdi ve geleceğin aynı anda bahsedildiği bir zamandır; Bergson’un süre felsefesine denktir Tanpınar’ın zamanı (Demiralp 17). Abdullah Efendi ise bu zamanı ilk deneyimlediğinde “ İşte o geceden beri çok derin bir yerde saklı, esrarlı bir zembereğin harekete geçtiğini duydu. Kâinat karşısında artık aynı adam değildi.” (Hikayeler 17) daha yüksek bir varoluş olgusu hisseder. Süre, Abdullah Efendi’nin geçmiş, şimdi ve geleceği bağlayarak etrafa bir bütün olarak bakmasını sağlar. Abdullah Efendi süre ile, Tanpınar’ın engel olarak gördüğü geleneksel bilgiyi aşmış ve varlığın özüne ulaşmıştır (Demiralp 18). Ancak bu rüyaların yarattığı saf süre ortamında Abdullah Efendi kimlik arayışına başlayabilir. 

 

Tanpınar’da “estetiğin temeli olan rüya”, karakterlerini görülenleri keşfetmeye ve deneyimlerden anlam çıkarmaya iter (Demiralp 14). Sarhoşken rüya gören Abdullah Efendi fiziksel bedeninden ayrılarak limitlerinden kurtulur. Rüyasının özgürlüğünde gezerken genelev ziyareti sırasında “bir ihtiyar çehresi” görür (Hikayeler 25). Bu ufalmış, buruşuk, çirkin yüz karşısında Abdullah Efendi irkilir. Bedeninden yeni ayrılmış Abdullah Efendi’ye itici gelir yaşlı adamın sesi, yaşadığı yer sefalet. Unutmak ister bu deneyimini. Tanpınar, rüyanın olağanüstülüğünü kullanarak burada yaşlı adam ve yeni Abdullah Efendi arasındaki gerilim ile toplumun eskisi, şimdisi ve geleceğini aynı anda sunar okuyucuya. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hem Osmanlı hem de Türkiye döneminde yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda, yaşlı adam Osmanlı (kültür, gelenek), yeni Abdullah Efendi Türkiye’ye (yenilik, reform) benzetilebilir. Bu alegoride gerilim iki ekstrem uç arasında kalmış halkı temsil eder.  Rüyanın olağandışılığı ve sürenin özellikleri ile Tanpınar toplumsal belleğe çağrışım yapar, kimliği için cevap arar. 

 

Sonuç olarak Tanpınar, rüya ve zaman olgularını kullanarak, bireysel ve toplumsal kimlik oluşum süreçlerini Bergson'un süre felsefesi ile ilişkilendirir. Aynı zamanda, rüyanın olağandışılığı ve sürenin özellikleri ile toplumsal belleğe atıfta bulunur ve kimlik için cevap arar. Abdullah Efendi'nin rüya deneyimleri, geçmiş, şimdi ve geleceğin iç içe geçtiği, özne-nesne birliğinin sağlandığı bir zaman anlayışında gerçekleşir. Bu rüya deneyimleri, karakterin kimlik arayışını tetikleyerek, geleneksel bilgiyi aşmasını ve varlığın özüne ulaşmasını sağlar. Böylece, Abdullah Efendi'nin Rüyaları sadece bireysel bir kimlik arayışını değil, aynı zamanda toplumsal bellek ve varoluşsal sorulara da ışık tutar. 

           

 

Kaynakça:

Ahmet Hamdi Tanpınar, Hikâyeler, Dergâh Yayınları

Oğuz Demiralp, Kutup Noktası, Yapıkredi Yayınları

 

bottom of page