Sessiz Ev Eserinde Kullanılan Ev İmgesinin Aidiyet Duygusu ve Yabancılaşma Bağlamında İncelemesi
- Melissa Ezgi Yarar
- 2 Oca 2023
- 3 dakikada okunur
Her birey, toplumun bir parçası olabilmek adına ortak amaçlara sahip olduğu bir topluluğun içine girme gereksinimi duyar. Bireyin varoluşundan itibaren içine girebildiği en kolay topluluk ise “aralarında evlilik veya kan bağı bulunan toplumun en küçük bütünü” şeklinde tanımlanan ailedir. Bu bağlamda ailenin içerisinde yaşadığı fiziksel yapının ötesinde olan “ev” unsuru, düzensizliğin hâkim olduğu bir dünyada kişilerin, varlıklarını bir yere konumlandırmalarını sağlayarak yok olmalarını engelleyen bir sığınak görevindedir. Ev imgesi Türk edebiyatında da çok önemli bir alt metin işlevi görmektedir. Bu makalede; Sessiz Ev eserinde bireyin aidiyet duygusunun metindeki “ev” imgesi üzerinden işlenişi Fatma ve Metin karakterleri bağlamında incelenecektir.
Cennethisar’da Batılı bir mimariye sahip olan “sessiz” ev, eserde olayların gerçekleştiği ana mekândır. “Sonra pencereyi açardık, temiz hava girince kirli hava çıksın diye, Nişantaşı’ndaki bahçenin yeşil dalları odanın taa içine uzanınca düşlerim dışarı çıksın diye de.” (Pamuk 177) alıntısında görüldüğü üzere gençliğinde yaşadığı evde düşler ve ideallere sahip olan Fatma, bu düşlerini penceresinden dış dünyaya aktarmaktadır. Selâhattin ile evliliği sonrası bu ideallere ulaşamaması sebebiyle duyduğu nefret Fatma’nın bir savunma mekanizması olarak ideallerinin gerçekleşebileceği geçmişte takılı kalmakta ve şimdiki zamandan kendisini soyutlaması ile sonuçlanmıştır. “Düşüncelerim odanın içinde geziniyorlar, eşyaların içinde, sıkı kapalı panjurlar arasında, masamın ve yatağımın…” (Pamuk 177) alıntısından anlaşılır ki Fatma’nın dışına çıkmayı reddettiği ev, mutsuzluk ve hayal kırıklıkları ile dolu şimdiden uzaklaşarak umuda ve aidiyet duygusuna sahip olan geçmişin bulunduğu bir kaçış mekânıdır. Bu bağlamda Fatma’nın yarattığı dünyayı parçalayışı evin içinde de devam eder. Fatma; geçmişi ve kendine yarattığı ideal dünyayı düşünürken evin sessiz olmasını tercih eder, sessizlik olmayınca huzursuzlanır. “Mutfağa indim, dolaptan kayısı çıkardım, dünden kalan biraz da vişne vardı, yanına koydum, yıkayıp yukarı çıkardım.” (Pamuk 169) alıntısında da görüldüğü üzere Fatma öğünlerini bile evin üst katında yalnız yemektedir. Bu doğrultuda geçmişin ona hissettirdiği aidiyet duygusunu yitirmemek adına metinde geçmişi temsil eden ve sadece kendisinin yaşadığı üst kattan ayrılarak “şimdi”nin temsilcisi olan, sessizlikten yoksun, alt kata inmeyi reddetmektedir. Selâhattin’in evlilik dışı ilişkisi sonrası sahip olduğu yaşamın gençlik ideallerinden tamamen uzaklaşması ile Fatma’nın sahip olduğu nefret şiddete dönüşmektedir. Fatma karakterinin eve olan aidiyetini yitirdiği bu noktadan itibaren ev, yuvaya dönüşme niteliğini tamamen kaybetmiştir. Bu olay sonrasında yapısal olarak iki katlı olan ev, Fatma’nın aidiyet duygusunu pekiştiren kısmı olan panjurları ve pencereleri kapalı üst kattan ibaret kalmıştır.
Metin karakteri güçlü bir aile yapısını ve aidiyet duygusunu hiçbir zaman tam olarak gözlemleme imkânı bulamamıştır. Metin’in aile benzeri bir topluluğun parçası olabildiği tek yer her yaz bir hafta kaldıkları babaannesinin evidir. Buna rağmen, dedesinin Batılı unsurlar doğrultusunda inşa ettiği bu ev, Metin’in gözünde, harabe ve geçmiş jenerasyonlar için bir utanç kaynağıdır. “Aptal, tuhaf ve iğrenç”(Pamuk 48) olarak nitelendirdiği bu evi yıktırarak en büyük motivasyonu olan paraya ulaşabileceğini düşünen Metin, idealize ettiği yeri ait olabileceği yere tercih eder. Evin taşıdığı anlam ve değerin farkında olmayan Metin, diğer arkadaşlarının evlerini gördükten sonra babaannesine “bu köhne evi”(Pamuk 244) yıktırmaları ve yerine apartman yaptırmaları için yalvarır. Ev ortak kökleri ve birlikteliği gösterirken apartman birbirine yabancılaşmış ve geçmişten kopmuş toplumları yansıtır. Babaannesinden aldığı olumsuz dönüt sonrası “Şu mezarlık kokan bahçe, köhnemiş ev ve sızmış şişko ağabey ve benim hakkımda Ceylan’ın düşünebilecekleri aklıma gelince tüylerim ürperdi, evet, diyordur, böyle bir evi, arabası ve ailesi olan biri ancak, kimsecikler yok, diye gece yarısı plajdaki kızlara saldırır.” (Pamuk 200) alıntısında görüldüğü üzere geleceğe karşı olan umudu iyice azalan Metin için bir anlam taşımayan ev, davranışlarının sebebidir. Bu bağlamda ev unsuru, aidiyet duygusunu hiçbir zaman tam olarak hissedemeyen Metin’e eksikliklerini hatırlatması sebebi ile olumsuz bir imge haline gelir.
Sonuç olarak Sessiz Ev eserinde kullanılan ev imgesi, fiziksel bir yapı olmanın ötesindedir ve bireylerin üzerlerine atfettiği olguya göre şekillenir. Fatma ve Metin’in sessiz eve karşı olan aitlik duygusundaki farklar da bunu desteklemektedir. Aitlik duygusunun değişimine karşın görülmüştür ki Metin ve Fatma’nın ikisi de idealize ettikleri evi ait olabilecekleri eve tercih etmişlerdir ve bunu yaparken içerisinde bulundukları toplumdan yabancılaşmışlar.
Kaynakça:
Pehlivan, O. (2017). Aile Tanımı ve İlişkilerinin Toplumsal Olarak İnşası. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/3240/10141563.pdf?seque nce=1&isAllowed=n adresinden alındı
Gedizoğlu, Barış. «Orhan Pamuk Romanlarında Mekân (In Turkish).» (2021): 1-11. Pamuk, Orhan. Sessiz Ev. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1983.
SÖZEN, M. F. Bakhtın'ın Romanda Kronotop Kavramı ve Sinema. Akdeniz Sanat, 1(2).