top of page

Roma Katolik Kilisesi



  1. Antik Roma
  2. Dogmatik Düşünce
  3. Katoliklik
  4. Katolik Kiliseler

    4.1. Katolik Kilisesi’nin Yedi Sakramenti

    4.2. Katolik Kilise’nin Ayin Kitabındaki Bazı Sembol ve Olguların Anlamları

  5. Roma Katolik Kilisesi

    5.1. Roma Katolik Kilisesi’nin Kurulması

    5.2. Tarih Boyunca Yaptıkları

    5.3. Roma Katolik Kilisesi’ndeki Enterdi Uygulamaları

    5.4. Roma Katolik Kilisesi'nde Bir Piskoposluk

    5.5. Kilise Görevlileri

6. Sonuç Metni



  1. Antik Roma


Antik Roma, varlığını yaklaşık 2200 yıl sürdüren ve monarşi, oligarşi ve cumhuriyetin karışımı bir demokrasiye sahiptir. Sonrasında ise Roma otokratik bir imparatorluk olmuştur yani yönetici her şeyi yönetir ve yargılanmaz hale gelmiştir.


Fetih ve feth edilen bölgenin yerlilerinin azınlık haline getirerek Batı Akdeniz ve Karadeniz’i ele geçirmiştir. Zamanla çıkan iç istikrarsızlıklar ve göçler Antik Roma’yı yıpratmaya başlamıştır. Yıpranmalar kontrol altına alınamayacak dereceye gelince 5. yüzyılda batı Roma İmparatorluğu krallıklara bölünmüştür. Batı İmparatorluğu’nun dağılması Antik Çağ’ın bitişi, Orta Çağ’ın ve Karanlık Çağın başlangıcı olarak kabul edilmektedir.

Doğu Roma İmparatorluğu ise 1453 yılında, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle dağılmıştır.


Antik Roma, sanat, hukuk, mimari, savaş, edebiyat, dil ve teknoloji konularında günümüzü Antik Yunan’la birlikte etkilemektedir.



  1. Dogmatik Düşünce


Dogmatizm, başkaları tarafından sürülen fikirleri eleştirmeden, sorgulamadan benimseyen ve diğer insanlara da inandırmayı deneyen bir düşünce, inanış biçimidir. Diğer bir yandan sosyal psikolog Rokeach dogmatik düşünceyi, dar kafalılık ve aklın yeni fikirlere kapalı olması şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımdan kaynaklı insanlar dogmatikliği, iman ile aynı zannetmişlerdir fakat ikisinin arasında bariz bir fark vardır. İman, kanıtlanamayacak olanı benimseyip inanırken; dogmatizm, kanıtlanabilecek ya da verilere dayanan olgu ve düşünceleri benimsemektedir. İmanla farklı olmalarının yanı sıra Karanlık Çağ olarak adlandırılan ve yaklaşık 6 yüzyıl süren bu dönemde katolik kiliselerin uygulattırdığı iman tamamen dogmatik düşünceye dayanmaktadır. Karanlık çağdaki katolik kiliseler, tüm insanları aynı yalana inandırıp gelişmelerini önlüyordu. O dönemde ticaret de bu şekilde aksamıştır çünkü öbür ülkelerdeki insanları barbar, yamyam olarak tanımlamaktaydılar. Deniz yoluyla iletişimleri de denizde olan yaratıkları öne sürerek engellemişlerdir. Makalenin bu başlığının önceki kısmında dogma ve iman karşılaştırılmasından, papaların dedikleri iman olarak düşünülse de dogmadır. Diğer insanların yamyam olup olmadıklarını, denizdeki yaratıkların var olup olmaması hatta Dünyanın düzlüğü kanıtlanabilir olgulardır. Toplumun buna inanmasının nedeni ise dönemin şartlarındaki baskı ve din adamlarının üstünlüğüdür. Örnek olarak papanın dediğini sorgulamak ya da dediğine ters düşen herhangi bir şey ifade etmek, idam cezası ile sonuçlanıyordu.


Sonuç olarak, zamanında felsefenin yanlış anlaşılmasına neden olan ve tarihini değiştiren bir düşünce sistemi olan dogmatizm, çoğu yerde karşılaşılanın aksine tamamen düşünmeden benimseyip inanmak değil; belli bir kanıtla bir olay ya da olguya gösterilen düşünce biçimidir. Genellikle insanların yanlış anladığı biçimi ise iman olarak geçmektedir. Dogmatik düşünce sistemi Karanlık Çağ olarak adlandırılan dönemde katolik kiliselerin benimsediği olgularda sıkça görülmektedir.



  1. Katoliklik


Katoliklik, TDK sözlüğünde “Hz. İsa'nın Aziz Petrus'a aktardığı yetkilerin mirasçısı olan papayı dinî başkan olarak tanıyan Hristiyan mezhebi.” anlamına gelmektedir. Farklı kaynaklarda ise genel, evrensel olan Yunanca “katholikos” kelimesinden geldiği de düşünülmektedir.


Katolik kelimesi Kitab-ı Mukaddes'te geçen bir ifade değildir ve önce Hristiyanlar değil, Yahudiler benimsemiştir. Yahudiler benimsediği katolikliği, mahali kiliselerin evrenselliğini ve diğer kiliselere karşı daha üstün, bilgili olduğunu göstermek diğer bir deyişle güç gösterisi amaçlı kullanmışlardır. Katolik kelimesi bu olaydan sonra kiliseler için kullanılmaya başlanmıştır.


“Katolik Kilisesi” ifadesini kullandığı bilinen ilk kişi Antakyalı St. Ignace’dir. Biraz daha uzak dönemlerde -kiliselere katolik denmeye başlanmasından yaklaşık 3 asır sonra- insanlar yine aynı görüşe devam etmişlerdir. St. Cyril “Kilise mekândaki genişlemesi, doktrindeki bütünlüğü ve evrenselliği, insanın ihtiyaçlarına cevap vermesi, ahlâkî ve mânevî mükemmelliği sebebiyle katolik diye nitelendirilir.” ifadesini dile getirmiştir ve yine yakın zamanlarda Lerinsli Vincent ise “Gerçekten ve tam anlamıyla katolik olan şey her yerde, her zaman ve herkes tarafından inanılan şeydir” şeklinde belirtmiştir.


Ortaçağda katolik kelimesi doğru yoldan ayrılma ve sapkınlık anlamına gelen “heratik” kelimesinin karşıtı olarak kullanılmıştır. 1054’deki katolik ve ortodoks ayrılmasından sonra Batı kilisesi kendisini Katolik, Doğu kilisesi de kendini Ortodoks olarak adlandırmıştır. Protestanlar, kendileri için Katolik ifadesini doğru bulmamışlardır. Katolikliği şahsileştiren ve papaya bağlı kalan ve “gerçek kiliseye” mensubiyet için Roma Katolik kilisesiyle birleşmenin zorunlu olduğuna ve ancak bu şekilde Katolik olabileceklerini ifade etmişlerdir. Bu olaydan sonra Katoliklik “Protestan” kelimesinin karşıtı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Anglikanlar, bu durumu doğru bulmayıp karşı çıkmışlardır. Bundan sonra da Anglikanlar, Romayla ilgisi ve bağlantısı olan tüm kiliselere Katolik demeye başlamışlardır. Günümüzde ise Katolikler Roma piskoposu olan Hristiyanları diğer kişilerden ayırmak için kullanılan bir terimdir ve Roma Katolikliği denilen kilise için kullanılmaktadır.


Roma Katolik Kilisesi’nin varsaydığı bir düşünce katolikliğin evrensel olduğu ve en başından beri doğru inancı taşıyan özelliklerin Roma Katolik Kilisesi’nde bulunduğu yönündedir. Onlara göre Doğu Ortodoks Kilisesi, Protestanlar ve Anglikanlar tarihte ya süreklilik ya da tarih bakımından yoksun bir şekilde gelişmiştir. Roma Katolik Kilisesi, tek merkezli olduğu için değil bütün geçmişte insanların manevi şekilde yanında bulunduğu için Katoliktir.



  1. Katolik Kiliseler


Sakrament, ayin anlamına gelmektedir ve Roma Katolik Kilisesi’nin mensuplarının kesin olarak yapması gereken yedi adet sakrament bulunmaktadır.


İlk olarak, Vaftiz Esrarı’ndan bahsedilebilir. Öncelikle vaftiz suya batırma, kişinin alnını ıslatma gibi anlamlara gelmektedir. Hristiyanlıkta ise arınma ve yeniden doğma anlamına gelen ayindir Çocuklar küçük yaşlarda vaftiz edilir, sonrasında isimleri konulur.


Diğer bir sakrament ise Güçlendirme Esrarı’dır. Bu ayin ise vaftiz olmuş her kişiye yapılabilir. Ayini eskiposlar ve yetki almış papazlardan biri vaftiz olmuş kişinin üstüne elini koyar ve bu şekilde gerçekleşir.


Efkaristiya, İsa’nın çarmığa gerilmeden önceki gece havarileri ile yediği son akşam yemeğini anmak için yapılan bir ayindir. Bilinene göre İsa, havarilerine ekmek ve şarap dağıtmıştır. Ekmek için “bu benim bedenim”, şarap için de “bu benim kanım” demiştir. Bu yüzden başka inançlara sahip olan kişiler tarafından ekmek-şarap ayini olarak bilinmektedir.

İtiraf Esrarı, günah çıkarma olarak da bilinmektedir. Kişi vaftiz olduktan sonra yaptığı bütün günahları (büyük ya da küçük) papaya söylemesidir. Günahın büyüklüğüne göre kişi aforoz edilebilir ya da papa tarafından günahı silinebilir. Bunun için de kişinin yaptığı günahtan kaynaklı pişman olması gerekmektedir.


Kutsal yağ sürme esrarı, eski zamanlarda insanların hastalıkların günahlar ile ilişkili olduğunu düşünmeleri sonucunda ortaya çıkmış bir ayindir. Bu yüzden de dönemin peygamberleri, hasta insanları günahlarını bağışlatmanın hastalıktan kurtarabileceğini düşünmüşlerdir.


Bir başka sakrament ise ruhbanlık esrarıdır. Ruhban, rahip anlamına gelmektedir. Bu sakrament ise rahip sınıfından bahsetmektedir. Özellikleri nasıl olmalıdır sorusuna da buradan ulaşmaktayız. Erkek, bakir ve bekar olmalıdır gibi özellikler başta olmak üzere belirli şartlar vardır.


Son olarak evlendirme esrarı, nikahı papanın kıyması olarak görülebilir. Hristiyanlığa uygun şekilde nişanlı olan çift birbirlerine ve tanrıya söz vermektedir. Sonuç olarak da papa -eğer çift sorulara evet dediyse- nikahı kıyar.


4.2. Katolik Kilise’nin Ayin Kitabındaki Bazı Sembol ve Olguların Anlamları

İlk olarak kitabın kapağıyla başlamak gerekirse, kapakta hakim olan renkler kırmızı ve yeşildir ayrıcak kitapta altın renginde bir sunak da bulunmaktadır. Kırmızı rengi, türk bayrağındaki gibi şehitliği ve dökülen kanı temsil eder, ayin kitabındaki kan imgeleri ise Hz. İsa’nın mücadelesinden bahsedilmektedir. Yeşil ise Olağan Dönemin rengidir. Beyaz, altın rengi ile eşittir, önemli yere sahiptir. Özellikle Noel’de Kilise beyaz ve altın ile dekor edilmeye çalışılır. Sunak ise Hz. İsa’nın son yemeğini temsil eden bir semboldür.


İç kapaklar ise ikiye ayrılır: sağ, sol. Sol iç kapakta haç ifadesi vardır. Hristiyanlar için haç ibaresi büyük bir önem taşımaktadır ve onu tutunca tanrının kendilerini koruduğu inancına varırlar. Sağ kapakta, bir adet kadeh yer almaktadır, kadehin solunda üzüm ve sağında buğday başağı vardır üstünde ise güneş gibi ışık hareleri saçan bir ışık kaynağı vardır. Aralarından daha fazla önem taşıyan buğday başağıdır. Buğday başağı, kutsal kitapta ekmekle birlikte birçok yerde geçmektedir. Anlamları ise Hz. İsa’nın eti ve kanıdır.


Son olarak, kitabın sayfalarının başında bulunan şeritlere bakacak olursak bunları altı kategoride inceleyebiliriz. Bu kategoriler: taç içeren şeritler, haç içeren ifadeler, çile ile ilgili şeritler, hurma dalı şeridi, güvercin ve balık bulunan şeritler ve Meryem Ana ile ilgili şeritlerdir. Taç içeren şeritlerin bulunduğu özel günler, genel olarak Mesih krallığının ortaya çıktığı günlerin anıldığı günlerdir. Haç içeren ifadelerin bulunduğu sayfalara, kilise için çalışmış ve hayatını adamış kişiler için yapılan ayinlerin bulunduğu sayfalardan daha çok rastlanılmıştır. Çile şeritleri bulunduran sayfa, Oruç Devresini vurgulamaktadır. Hurma dalı şeridi içeren sayfa, Oruç Devresi’nden bahsedilen diğer bir ayini vurgulamaktadır. Güvercin ve balık bulunduran şeritlerde güvercin kutsal ruhu, balık da Mesih’i temsil eder. İncil’de geçene göre İsa vaftiz edilecekken gökyüzünden güvercin sesleri gelmiştir ve bu güvercin kutsal ruhu temsil etmektedir, aynı zamanda İsa’nın hayatında balık figürlerine rastlanılmıştır bu da balığın neden şeritlerde yer aldığını gösterir. Meryem ile ilgili şeritlerde, anne karnına düşmesi, göğe alınmasına kadar hayatı ile bağdaşan olaylarla ilgili ayinler bulunmaktadır ve Hristiyanlar için önem arz etmektedir.



5. Roma Katolik Kilisesi


Roma Katolik Kilisesi, gerek günümüzde de etkin olması gerek birçok ülkede bulunmasından kaynaklı olarak Hristiyanlığın en büyük ve en köklü mezhebi olarak bilinmektedir. Ayrıca Roma Katolik Kilisesi, evrensel nitelik taşımaktadır. Kilisenin ilk olarak Hz. İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından ilki olan “Petrus” tarafından kurulduğu kabul edilmektedir. Petrus, Hz. İsa’nın vekilidir ve ondan sonra gelen her papa da onun vekilidir. Bu yüzden de papa Hz. İsa’nın yeryüzündeki ruhani vekilli olarak tanımlanmaktadır.


Ayrıca Hz. Meryem de oğlu gibi suçtan uzak, günahsız, tertemiz olarak görülmektedir. Bunlara ek olarak babasız bir şekilde dünyaya gelen Hz. İsa bu yüzden tanrıyla ortak bağlı gibi görülür ve Hz. Meryem hem tanrı olan İsa’nın hem de insan olan İsa’nın annesi olduğu için ona kilisede “Theotokos” denilmektedir, bu kelime tanrının annesi anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak, Roma Katolik Kilisesi mezhebi günümüze kadar olan süreçteki en büyük mezheptir. Bilinene göre yarım milyardan fazla mensup kişi bulunmaktadır. Ana dilleri latincedir ve gelenekleri, Roma’yla büyük oranda benzerlik göstermektedir.


5.1. Roma Katolik Kilisesi’nin Kurulması

Katolik Kilise’nin geleneklerine ve yapılna ayinlere bakılınca kilisenin kurulmasının başlangıcı İsa’nın öğretileri ile birlikte Petrus’un üzerine kiliseyi kurması ile birlikle başlamıştır. Katolik Kilisesi, kendisini havarilere ve o dönemdeki Hristiyan mezheplerine dayandırmaktadır.


5.2. Tarih Boyunca Yaptıkları

Katolikler ve Ortodokslar, Kutsal Ruh’un kimden çıktığına dair bir tartışma ile birlikte birbirlerinden ayrılmışlardır. Ortodokslar Kutsal Ruh’un yalnızca babadan, Katolikler ise Kutsal Ruh’un hem babadan hem de oğuldan çıktığına inanmaktadır. 1054 yılında Roma Katolik Kilisesi Ayasofya’ya belge göndermiştir ve belge sayesinde Ortodoks Kilisesin’den tamamen ayrılıp, birbirlerini aforoz etmişlerdir. Sonrasında 4. Haçlı Seferinde İstanbul yağmalanmıştır ve Ortodoks Kilisesine baskın düzenlenip tüm rahipler öldürülmüştür. Bunun üzerine işler daha çok karışmıştır. 20. yüzyılda papalar arasındaki sorunlar zamanla çözülmeye başlanınca karşılıklı afarozları kaldırmışlardır.


1870 yılında Roma Katolik Kilisesi, papanın din onaylarken yanılmaz olduğu hakkında bir kanun çıkarmıştır. Kanuna göre, papalar kutsal ruhun denetiminde olduğu için din hakkında yanılamazlar.


5.3. Roma Katolik Kilisesi’nin Enterdi Uygulamaları

Enterdi sözcüğü, papanın Hristiyan kişileri dini kullanarak dinden atması anlamına gelmektedir. Enterdi uygulamaları ilk başlarda insanları doğru yola getirmek, eğitmek amaçlı olsa da sonrasında bir güç belirtisi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Enterdi uygulamaları, papalar tarafından özelliklede 12-13. yüzyılda çok sık kullanılmaya başlanmıştır. Enterdinin ilk kullanımını 6. yüzyıla kadar indirebiliriz çünkü Tours’ta piskopos olan Gregorious yazdığı eserde enterdiden bahsetmiştir.


Enterdi uygulamaları, kısa süreli ve uzun süreli olarak ikiye ayrılabilir. Uygulamanın süresi ise yapılan işe ya da olaya göre belirlenmektedir fakat uygulama süresi bunların yanı sıra tandıklık durumuna göre yani liyakatsizce de yapılabiliyordu. Örnek vermek gerekirse parası olan ve “cennetten” arsa olacak kişinin yaptıkları ağır olsa bile göz ardı edilebiliyordu. Tarihin çoğu döneminde olduğu gibi kiliselerde de para önemli bir husustur ve insanların statüsünü belirleyen bir nesneydi.


Enterdi, ilk bakışta aforoz ile çok benzese de 7. yüzyılda iki kavram birbirinden ayrılmıştır. Aforoz da enterdi gibi ikiye ayrılmaktadır: büyük aforoz yani major, küçük aforoz yani minor. Major aforoza uğrayan kişi kilisenin tüm etkinliklerinden mahrum bırakılıyordu: cenaze, ayin, dini tören... Küçük aforoza çarptırılan kişiler ise “Hristiyanların yedi kutsal sırrından” mahrum bırakılmaktaydı. Aforozlar zaman içerisinde inanan kişilere ağır bir kısıtlama olarak geldi. Bunun üzerine kilisenin aforoz kadar ağır olmayan fakat aynı etkiyi yaratabilecek bir uygulamaya ihtiyacı oldu. Aforoz kadar etkili ama çok ağır olmayan enterdi uygulamaları bu şekilde ortaya çıkmıştır.


Makalenin bu bölümünde 12-13. yüzyılları arasında 3. Innocent üzerinden iki adet örnek verilecektir. 3. Innocent iki adet büyük enterdi uygulaması ile bilinmektedir. bunların ilki 2. Philippe’nin evliliği üzerinedir. Evlilik konusunda Innocent ile Philippe arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Bilinen kaynaklara göre Philippe bu evliliği gerçekleştirmiş fakat Danimarka Prensesi kendini Philippe’den uzaklaştırmıştır. Diğer ünlü enterdi uygulaması ise İngiltere kralına karşıdır. İngiltere kralı başpiskopos olarak Philippe’yi atamak istemiştir ancak arada anlaşmazlık çıkınca İngiltere’ye karşı enterdi uygulaması kararına varılmıştır.


5.4. Roma Katolik Kilisesinde Bir Piskoposluk

Piskopos, TDK sözlüğünde “Katoliklerde, bir bölgenin din işlerine başkanlık eden, papazlığın en yüksek aşamasında olan din görevlisi.” olarak açıklanmaktadır. Piskoposluk ise bir piskoposun yönettiği, görev yaptığı yerdir. Makalenin bu bölümünde Opus Dei piskoposluğu incelenecektir.


Opus Dei, statüsü ile dünyada tektir çünkü papalığın şahsi piskoposu olarak bilinmektedir. Buna ek olarak, kurucu olan Josemaría Escrivá’nın ölümünden kısa süre sonra azizliğe yükseltilmesi de Opus Dei’yi statüsünde tek yapmıştır.


Opus Dei için bundan öncesinde ve şimdide iki farklı yaklaşımda bulunulmuştur: İnsanlar ve dönemin şartlarına göre birisi olumlu diğeri, olumsuzdur. Olumsuz olarak düşünülen yaklaşım üyelerinin dindar olmamasıdır. Roma Katolik Kilisesi’nde rahip olan Escrivá kutsallığı aramanın laik şekilde bir yolunu vaat etmiş ve örgütün dini emirler ve dini organizasyonlardan bağımsız olduğundan bahsetmiştir. Kendisinin birçok yerde söylediği bir ifade ise “Biz dindar değiliz.” olmuştur. Olumlu görülen yaklaşım ise normal insanlar için kutsallığa yaptığı çağrılardır. Olumsuz yaklaşım insanları, Opus Dei’nin ne olduğu hakkında belirsizliğe itmiştir. Olumlu yaklaşım, insanları bu belirsizlikten kurtarmak içindir. Opus Dei’nin mantığında her insan kutsallığa erişebilir ve genel amaçları da bunu nasıl yapacakları hakkında yol bulmaktır. Başka bir olumlu varsayım: Eskiden sadece din adamları kutsalken tüm Hristiyanları kutsallık için çağırmıştır. Genel amacı ise kutsallığı mesaj olarak iletmektir.


Opus Dei’nin genel amacı, üyelerine ve diğer insanlara iyi Hristiyanlar olmaları için ruhsal destekte bulunmaktadır. Piskoposluk, bazı özel kurumlara (hastane, okul gibi) da manevi olarak birçok destekte bulunmuştur. Resmi dökümanlarında, siyasal ve politik konularda kısıtlamalar olsa da tarikatın bunlar hakkında bazı çalışmalar yürüttüğü görülmüştür. Piskoposluk, tarikat üyelerinin ve etkinliklere katılan kişilerin manevi desteğe ve Hristiyanlık eğitimine de odaklanmıştır. Ayrıca sadece bunlarlarla kalmayıp, fazla büyük olmayan askeri birliklere rahiplik etmek ve din dersleri için öğretmen atama işlemlerini de yapmıştır.

Piskoposluğun başka faaliyeti ise anonimdir. Bu anonim olan ikinci faaliyet kolunu genel olarak sağlık ve eğitim alanlarına destek olmuştur.


Opus Deideki çalışanların büyük bir kısmı boş vakitlerinde gönüllü olarak vakıflara ya da etkinliklerde yer almaktadır. Opus Dei bunu kilisenin ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla kabul etmiş, desteklemiştir.


Sonuç olarak, Opus Dei; yeni bir katolik anlayışı oluşturan ve dönemdeki birçok Hristiyan için büyük sorun olan bir kilisedir fakat o dönemlerde doğrudan tarikat olarak değerlendirilmiştir.


5.5. Kilise Görevlileri

Kilise görevlileri papa, papazlar, piskopos, rahipler ve rahibelerdir. Kilise görevlileri belirlenirken cinsiyet ayırt edici bir husustur ya görevi yapamazlar ya da başka bir isimle aynı görevi yapabilirler. En üst rütbeden en düşük rütbeye doğru tanımlayacak olursak ilk papayı en son rahibeleri tanımlamamız gerekir. Ayrıca kilise Episkoposların, havarilerin halefleri olduğunu ve kilisenin başı olan papanın da Petrus’un halefi olduğu belirtmiştir. Papa, Roma Katolik kilisesinin, bir meclis tarafından seçilen, Vatikan'da oturan ve Hz. İsa'nın vekili sayılan başkanı olarak tanımlanmaktadır. Papa aynı zamanda baba anlamına geldiği için de kilisenin gözünde erkek, ilişkiye girmemiş ve “temiz” olması gerekmektedir, kadın papa ise tüm kilise tarihinde bir tane olduğu düşünülmektedir.


Tek kadın papa olarak bilinen kişi “Papa Joan”dır. Hikayesine göre 12 yaşından beri dönemin erkekleri gibi giyinip, davranmaktaydı. Katolik kilisesindeki görevine papanın yardımcısı olarak başlamıştır. Bir miktar süreden sonra papalık makamına yükselmiştir. 2 yıl 5 ay ve 4 günlük yaptığı papalık görevi sürecinde kendi sekreteri ile gizli olarak hem aşk yaşamış ve cinsel ilişkiye girmiştir. Bu ilişki sonucunda hamile kalmış ve Hamilelik sürecini papaların bol giysileri sayesinde saklayabilmiştir fakat hesaba katılmayan bir şey kalmıştır: doğum. Katolik kilise için önemli, ayrıca kutsal olan bir ayin sırasında doğum yapmıştır. Ayin sırasında bulunan köylüler papanın kadın olduğunu görünce çok sinirlenmişlerdir. Bundan sonrasında Papa Joan’ın ölümüyle ilgili iki farklı söylem vardır. Birincisi, ayin yerinde sinirlenen köy halkı Papa Joan’ı ve oğlunu şiddet uygulayarak öldürmüştür. İkincisinde, sinirlenen köy halkı Papa Joan’ı ve oğlunu ata bağlayıp köyde gezdirmişlerdir. Bu gezdirme sırasında ise sürtünmeden ve zeminde bulunan cisimler dolayısı ile dolayı ikisi de hayata gözlerini yummuştur. Papa Joan için uzun aralıklarla resimler ya da portreler yapılmıştır fakat 16. yüzyıldaki papa, Papa Joan’ı “Hristiyanların yüz karası” olarak gördüğünden onun için yapılan resimleri kaldırtmıştır. Son olarak bu olay papaları seçerken ortası delik bir sandalyeye oturtularak bakanlar tarafından cinsel organlarının ellenmesine sebep olmuştur.

Papaz, “Hristiyan din adamı, peder” olarak tanımlanmaktadır. Papaz figürünü ayrıca iskambil kartları üzerinde de yer almaktadır. Piskopos makalenin önceki bölümünde de bahsedildiği gibi “Katoliklerde, bir bölgenin din işlerine başkanlık eden, papazlığın en yüksek aşamasında olan din görevlisi.” anlamına gelmektedir. Rahip, “Hristiyanlarda genellikle manastırda yaşayan evlenmemiş papaz” anlamına gelmektedir. Rütbe olarak ise papa ve papazlardan daha düşüktür. Rahibe ise “Kadın rahip.” anlamına gelmektedir. Kilise görevlilerinin ortak özelliği hepsinin cinsel ilişkiye girmemesi gerektiğidir.



6. Sonuç Metni


Sonuç olarak katoliklik, papayı dini başkan olarak tanımlayan Hristiyan mezhebidir. Geçmiş dönemlerde ilk olarak Yahudiler benimsese de anlamı evrilerek bu anlamına ulaşmıştır. İlk başlarda her ne kadar üstünlük göstermek için kullanılsa da günümüzde Hristiyanlığın en kalabalık meshebi olarak dini amaçları doğrultusunda kullanılmakta ve karşımıza çıkmaktadır

bottom of page