Kültürel Normların Trajik Sonuçları: Kırmızı Pazartesi Eserinde Namus Kavramı ve Patriyarki
- İklim Köroğlu
- 30 May 2023
- 3 dakikada okunur
Kültürel normlar, belirli bir toplum veya topluluk içinde yaygın olarak kabul edilen, uygulanan ve paylaşılan inançları, değerleri, davranışları ve beklentileri ifade etmektedir. Bir namus ve ataerkillik hikayesi sunan Kırmızı Pazartesi eseri, okuyucuları kültürel normların hayat ve kader üzerinde hüküm sürdüğü, etkilerinin salt geleneğin ötesine uzandığı bir topluma çekmektedir. Eserde kültürel normların yarattığı trajik sonuçlara odaklanılacak bu makalede, namus kavramı ve patriarkal yapı analiziyle, belirlenen normların karakterlerde nasıl trajik sonuçlara yol açtığına değinilecektir.
Eserde tasarlanan topluluk, sarsılmaz bir sadakat ve katı davranış kurallarına bağlı kalmayı gerektiren ve hayatlarının her yönünü dikte eden namus arayışı tarafından yönetilmektedir. Kökleri ailevi itibar ve toplumsal beklentilere dayanan bu yönetici güç, görünmez bir otoriteyle bireyleri trajediye doğru itmektedir. Bakire olmadığının ortaya çıkmasıyla aile namusunu lekelediği düşünülen Angela Vicario’nun ikiz kardeşleri Pedro ve Pablo’nun namus meselesi adı altında kız kardeşlerinin durumunu düzeltmeleri gerektiğine inananarak cinayet işlemeyi göze almaları fedakârlık ve toplumsal beklentilerin korunmasını talep eden namusun toplumda taşıdığı ağırlığı kanıtlar niteliktedir. “‘Şimdi acelemiz var.’ ‘Tahmin edebiliyorum çocuklar.’ demişti kadın da. ‘Namus meselesi beklemez.’” (Márquez 34) İç içe geçmiş bir dizi karar ve eylem, hayatların trajik bir şekilde çarpışmasına yol açarken, toplum içerisindeki kolektif namus duygusu, Angelo’nun kurban vermiş olduğu Santiago Nasar isminin kaderinin kaçınılmazlığını şekillendirmektedir. “‘ama biz masumuz’ ‘Belki tanrı katında öylesinizdir,’ demişti Peder Amador ‘Tanrı katında da insanların gözünde de’ demişti Pablo Vicario da. ‘Bu bir namus sorunuydu.’” (Márquez 26) İkiz kardeşlerin şiddetin kurtarıcı gücüne inançları, namusun derinlere kök salmış doğasını ve yalnızca soyut bir kavramın yok etme potansiyelini gözler önüne sermektedir. Aile namusunu temizlemek
adına ortaya çıkan trajik sonuçlar, bu kültürel normun dayattığı kısıtlamalardan kurtulamayan karakterleri bir şiddet döngüsüne hapsederken, toplumda namusun sahip olduğu güçlü etkiyi vurgulamaktadır.
Patriyarki, erkek egemenliği etrafında kurulmuş, onlara güç göstermek ve yetki sahibi olmak gibi bir dizi sorumluluk yükleyen sistem-üstü olgudur.1 Oluşturulan beklentiler, toplum tarafından empoze edilen idealize erkeklik imajını somutlaştırmaya çabalarken davranışlarını belirlemekte ve bireylerin eylemlerine, erkekliklerini kanıtlama ve toplum içindeki itibarlarını koruma ihtiyacı rehberlik etmektedir. “yalnızca onlarla aynı fikirde olmakla kalmıyordum, erkeklik görevini yerine getirmeyecek olursa onunla asla evlenmeyecektim.” (Márquez 34) ifadesinde görüldüğü üzere Vicario kardeşlerin, itibar ve erkekliklerini öne sürme arayışı adına belirlenmiş kriterlere uymak için altında kaldıkları baskı, eylemlerini körüklemekte ve onları şiddet ve yıkım yoluna sürüklemektedir. Ortaya cinayeti bir sorumluluk olarak belirleyen Vicario kardeşler gibi erkeklerin sezgisel gelişiminin kısıtlandığı, insan ilişkilerinin duygusal karmaşıklığının, cinsiyet rolleri gölgesinde kaldığı bir toplum çıkmaktadır. “Vicario kardeşler Santiago Nasar’ı hiç kimsenin haberi olmadan, hemen öldürmek için gereken hiçbir şeyi yapmamışlardı, tam tersine biri çıkıp da onu öldürmelerini engellesin diye akla gelebilecek her çareye başvurmuşlar ama bunu sağlamayı başaramamışlardı.” (Márquez 27) alıntısı yargıyı desteklemektedir. Toplumun derinlerine işlemiş patriarkal yapı, erkeklerin düşüncelerine, eylemlerine ve algılarına nüfuz ederken kadınların tahakküm altına girdiği, kontrol edilmeye çalışıldığı ve nesneleştirildiği bir ortam yaratmaktadır. Ataerkilliğin yaygın etkisi hem erkekleri hem de kadınları toplum tarafından belirlenmiş yıkıcı bir baskı altına almaktadır. Patriarkal sistem içerisinde bulunan kadınlar, kontrol edilecek ve hükmedilecek varlıklar olarak görülmekte ve failliklerini ve özerkliklerini sınırlayan bir güç karşısında kalmaktadır. Değeri bekaretine indirgenmiş Angelo Vicario’nun kaderine, hayatında onun adına kararlar alma ve eylemlerini yönetme yetkisine sahip olduklarına inanan erkekler karar vermekte, “erkeklik gururu” algısını koruma arayışlarında Angelo bir piyon durumuna gelmektedir. Toplumun namus takıntısı ve katı toplumsal cinsiyet rollerinin hali hazırda sürdürüldüğü, 1950 Kolombiya’sında, kadınlar bir kontrol ve boyun eğdirme kültürünün parçası halindedir. “‘Onlar kusursuz kızlar,’ dediğini duyardım sık sık. ‘Her erkek onlarla mutlu olur, çünkü acı çekmek için yetiştirilmişler.’” (Márquez 17) alıntıda ifade edildiği üzere, kadınlar varoluşlarının toplumsal beklentilere bağlı olduğunu bilerek yetiştirilmekte ve aynı bilince sahip olarak namuslarını kaybetme ya da çizilen yoldan sapma endişesi içinde yaşamaktadırlar. Çizilen kültürel normlara meydan okumak, toplumdan dışlanma, şiddet ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Bu gerçeklik, kadınlarının hayatları üzerine karanlık bir gölge düşürmekte, mağduriyet ve baskıcı güç dinamiklerini devam ettirmeye zorlamaktadır.
Kırmızı Pazartesi, namus ve patriyarki kavramları aracılığıyla, kültürel normların ağırlığını bireyleri trajik sonuçlara götüren bir dünyanın perdesini açarak göstermektedir. Namus tanımı, karakterleri intikam ve trajedi döngüsünü sürdüren seçimler yapmaya itmektedir. Eserde namus kavramının incelenmesi, kültürel normların bireylerin yaşamlarını şekillendirmede sahip olduğu, genellikle kişisel arzuları gölgede bırakan ve yıkıcı sonuçlara yol açan derin etkisini vurgulamaya yardım etmektedir. Benzer şekilde yazar, kadınların patriarkal yapı altında yer alarak hapsolduğu, erkeklerin toplum tarafından belirlenmiş sert sorumlulukları yerine getirmekle yükümlü olduğu kısıtlayıcı ortamı, işleneceğini herkesin bildiği cinayete tanık olan Kolombiya’nın küçük bir kasabasında yaratmıştır.
Kaynakça:
García Márquez, Gabriel. Kırmızı Pazartesi. Çev. Faik Baysal. İstanbul: Can Yayınları, 2000.
Enser, R. K. (2021). TRAJEDİDEN KAÇIŞIN TRAJEDİSİ: GABRIEL GARCIA MARQUEZ’İN KIRMIZI PAZARTESİ ADLI ROMANININ İNCELENMESİ . Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi , 10 (3) , 996-1013
Christie, J. S. (1993). Fathers and Virgins: Garcia Marquez's Faulknerian "Chronicle of a Death Foretold". Latin American Literary Review, 21(41), 21-29.