top of page

Judith Butler’ın Analiz Metoduyla Performativitive Odağında Kadın Olgusunun Tante Rosa Karakteri Üzerinden İncelenmesi

Güncelleme tarihi: 17 Kas 2024

Judith Butler Cinsiyet Belası kitabında performativitivenin (1) cinsiyet üzerine olan

etkisini, toplumsal entegrasyon ve sosyal dinamiklerle şekillenen bir varoluş süreci olarak

tanımlamaktadır. Butler, gender (2) olgusunun doğuştan getirilen sex (3) ibaresinden farklı bir

biçimde toplum etkisi ile gelişen ve meydana gelen bir kavram olduğunu vurgulamaktadır.

Bununla birlikte yazar bireylerin bedenine ve fikirlerine yüklenen anlamların gender’larıyla

beraberlerinde getirdikleri sex fenomeniyle doğrudan ilişki içerisinde olduğunu

savunmaktadır. Birinci Dünya Savaşı dönemi Almanya’sında yaşayan Rosa karakterinin

“kadın” kimliği odağında sosyal geri dönütlere gösterdiği tepki ve varoluş çabasını konu alan

Tante Rosa eseri, bu olguların gözlemlenebileceği romanlardandır. Makale içerisinde Judith

Butler’ın analiz metoduyla performativitive odağında kadın olgusu Tante Rosa karakteri

üzerinden incelenecektir.


Tante Rosa içerisinde toplumun gender ve sex kavramlarına yüklediği anlamlar çeşitli

örneklemler üzerinden gözlemlenebilmektedir. Eser barındırdığı sosyal anlatı sebebiyle

“kadınlığa” toplum farkındalığı ve bakış açısıyla yeni perspektifler kazandırmaktadır. Örneğin “Rosa’nın annesi haklı bir dehşetle romanı bırakıp Rosa’nın mutluluğunu on sekiz yıl garantilemiş olan babasına koştu.” ( Soysal 16) alıntısı odağında Rosa’nın annesinin maddi

yönden dayanak olarak belirlenmiş erkek figürünü benimsemesi analiz edilebilmektedir.

Durum incelendiğinde anne figürünün mali yönden eksikliğini eril bir yapıyla

tamamlamasının ve bu durumun eser boyunca abnormal olarak algılanmaktan ziyade olağan

karşılanmasının kadın olgusu üzerinde etkileri olduğu söylenebilir. Yapısal olarak dişil bireyin ekonomik açıdan eril bireyden yardım almasının sosyal kabullere uyuşu, Butler

metodolojisinde toplumsal cinsiyet kavramına işaret etmektedir. Örneklem sosyolojik olarak

incelendiğinde “kadın” göstergeminin “yardıma” ve “dayanağa muhtaç”

konatasyonları odağında eşleşme gösterdiği saptanmaktadır. “Tante Rosa rahibe okulunda

vücudunun kötü bir şey olduğunu öğrendi. Yıkanırken soyunmak yasaktı. Gömlekle

yıkanılıyordu. Bir gün yine koşarken düştü. Rahibeler yarasını sarmak için de olsa, kara

çorabını çıkarmasına izin vermediler. Yara iltihaplandı.” ( Soysal 22) ifadesinde ise

“kadın” bedeninin tabulaştırılışı ve beraberinde bunun Rosa üzerine negatif etkisi

gözlemlenmektedir. Karakter, daha çocuk yaşta olmasına rağmen ona bedeninin olumsuz bir

biçimde tasvir edilişi ve pratikte de durumun uygulanışı (4) bireyin salt bedene değil “kadınlığa”

olan saygı ve değer yargılarında olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. (Yertürk 7). Eser

içerisinde evlilik dışı ilişki sonucu kadın bedeninin yargılanışına ( performativ yargıların

yüklendiği olgunun eleştirilişi) da yer verilmektedir. Bu durum “Kocasıyla istemeden

yatmaya başladığı zaman “namusu kirlenmiş” bir kadın olmanın ve bu yatmalardan sonra

doğurdukça piç kurusu doğurmanın ne olduğunu anladı, hiçbir şeyin Sizlerle Başbaşa

dergisindeki aşk romanlannda yazılanlara benzemediğini o kadar iyi, o kadar elle tutulur

gibi anladı ki.” ( Soysal 30) alıntısında gözlemlenebilmektedir. Söylem odağında “kadın”

olgusuna verilen değerin erkek olgusundan farklı olarak (5) evlilik kurumu ile entegre bir

düzlemde geliştiğini göstermektedir. Ayrıca kadına gösterilen saygının evli değilken cinsel

ilişkiye girme edinimi gösterme durumu üzerinden değiştiği gözlemlenmektedir. Bu

bağlamda performatif etkiler sebebiyle kadınların ve erkeklerin ilişkiye bakışlarının

farklılaşabileceği öngörülebilmektedir. Özet olarak Tante Rosa içerisinde toplumun kadın

üzerine olan etki ağını, sosyal roller, bedensel algılar ve evlilik benzeri kurumlar üzerinden

hegemonik perspektifle açıklamak mümkün hâle gelmektedir.


Eser içerisinde “kadın” kavramına bir diğer bakış açısı Rosa karakterinin olayları

algılama ve eleştirme edinimi üzerinden okuyucuya aktarılmaktadır. Yer verilen algılayış

biçimi çeşitli noktalarda toplum genelinin benimsediği ideadan farklılık göstermektedir.

Örneğin “Sonra yalnız kedileri ve yırtıcı, özgür, orman hayvanlarını, ıraktan sevdi. Tante Rosa, bir sabah uyandı, kendi hayvanının da uyandığını anladı ve kendi hayvanım sevdi. Önce bakışlar, sonra cumartesi akşamları dans. Valsler, tangolar, swing sonra, hayvanı dansı seviyordu.” ( Soysal 27) anlatısı bedenin günah sayıldığı örneklem ile birlikte analiz edildiğinde Rosa’nın vücudunu sevdiği ve kabul ettiği yargısına ulaşılabilmektedir. Durum psikolojik olarak incelendiğinde karakterin “kadınlığına” karşı olumlu bir bakış açısına sahip olduğu “(... )kendi hayvanım sevdim.” ( Soysal 27) kısmı odağında söylenebilmektedir. “Tante Rosa memesiyle camdaki deliği doldurdu, ayaz memesini ısırdı, kiliseden dönen kadınlar şapkalarını çıkarıp yüzlerine tuttular ve yan gözle Tante Rosa’nın kocasına baktılar.” ( Soysal 32) alıntısı “kadınlık” fenomeni odağında incelendiğinde Tante Rosa’nın toplumda, aile içinde veyahut evdeki felsefi boşluğu kendi kadınlığıyla doldurmaya çalıştığı sonucuna ulaşılabilmektedir. Bu durumun toplum tarafından pozitif biçimde karşılanmayışı Tante Rosa’nın toplumsal inanışın dışına çıkma edinimi gösterdiğini ifade etmektedir. Bu durum performatif olarak karakterin kadınlık olgusuna içerisinde bulunduğu sosyolojik yapının dışında bir konatasyonla bağdaştırdığını göstermektedir. Ek olarak “Tante Rosa bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır.” ( Soysal 88) ifadesiden Rosa’nın kadınlık fenomeniyle doğrudan ilişkilendirildiğini , kadınlara yüklenen belirsizlik imgeleminin kişileştirip karakter üzerine yaptığı izdüşümleri analiz edilebilmektedir. Örneklem karakterin performativ bir biçimde kadınlığa kendi ile özdeş anlam yüklemesine sebebiyet vermektedir. Kısacası eser içersinde Rosa’nın performative odağında kadınlığa verdiği anlamın toplum genelinden farklı biçimde geliştiği sonucuna varılmaktır.


Sonuç olarak performativite kavramı Butlercı bir perspektifinden ele alındığında,

“kadın” ve “kadınlık” olgularının iz düşümleri Tante Rosa’da Rosa’nın durumları

değerlendirme edinimi gösterme sürecinde ve toplumun olguları yorumlama metodlarında

görülebilmektedir. Performativite kavramının eser bağlamında görülebilmesinin temel

sebebinin toplumun zihinsel yapısı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla değişen

anlam yargılarının , performativite çerçevesinde bahsi geçen olgularla toplumların paralel

hâle getirdiği kanısına varılabilmektedir. Bu çıkarım doğrultusunda “kadın” kavramı ele

alındığında sosyal dengeler sebebiyle aralarındaki diyalektik ilişki gözlemlenebilmektedir.

Yer alan karşılıklı etkişleşimin olguları anlamlandırma ve algılamada birbirne yakın

konatasyonlara sahip hâle getirdiği görülebilmektedir.



Kaynakça:


Ertürk, Yıldız Dilek. “BEDENİN İKİ YANSIMASI: BEDENLE İLETİŞİM, İLETİŞİMDE

BEDEN”. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi | Istanbul University Faculty of

Communication Journal, sy. 24, 2012, doi:10.17064/iüifhd.79252


Soysal, Sevgi .Tante Rosa. İstanbul: İletişim Yayınları, 2013.


Butler, Judith. Cinsiyet Belası. İstanbul: Metis Yayınları, 2008.


________________________________________________________________________ (1) Cinsiyet performativitesi, Judith Butler tarafından ortaya atılan bir kavram olup, cinsiyetin doğuştan gelen bir kimlik değil, tekrar eden sosyal ve kültürel davranışlarla şekillenen sürekli bir performans olduğunu öne sürmektedir. Bu teoriye göre, cinsiyet, doğuştan gelen bir özellik olmaktan ziyade, toplumsal beklentilere uygun davranışlar aracılığıyla inşa edilen kavramlar dizisidir. Bu performatif doğa, cinsiyet rollerinin bu davranışları değiştirerek sorgulanabileceği ve değiştirilebileceği anlamına gelmektedir.. Bireyler cinsiyet performanslarını sergileme aşamasında kısmi özgürlüğe sahip olsalar da, toplumsal normların sahip olan etkisi daha yüksek düzeyde var olmaktadır Bu kavram, cinsiyetin akışkan ve dinamik olduğunu çerçeveleyerek feminist ve queer çalışmaları üzerinde derin bir etki yaratmaktadır.

(2) Gender toplumun cinsiyete atfettiği olgular odağında şekillenen bir anlam dizisinin genel adıdıdr. Örneğin “Kadınlar bebekle oynar erkeklerse arabayla.” ifadesi gender kavramına yönelik bir yargı belirtmektedir. Günümüzde çoğu düşünür bu ifadeyi Türkçeye toplumsal cinsiyet olarak çevirmektedir.

(3) Sex toplumun etkisi dışında doğuştan getirilen cinsel, cinsiyete özgü olguları ifade eden bir anlam dizisidir. Örneğin “Erkeklerin penisleri, kadınların vulvaları vardır.” ifadesi sex kavramı dolayısıyla meydana gelen yargıları belirtmektedir. Günümüzde çoğu yazar bu diziyi cinsiyet olarak Türkçeye çevirmektedir.

(4) Banyoya girereken giyinik olma zorunluluğu ve rahibelerin, yaranın iltihap kapmasına sebep olacak derecede kıyafetlerini çıkarmasına izin vermeyişleri buna örnektir.

(5) Keza namusu kirlenen imgelem erkek değil, kadındır.

bottom of page