Fahrenheit 451 Eserinde Fikir Ayrılıklarının İncelenmesi
- Asrın Ada Yavuz
- 30 May 2023
- 3 dakikada okunur
Fikir ayrılıkları, bireylerin düşünsel kapasitelerinin, yaşadıkları deneyimlerin, bilgi ve düşünsel araçlara olan erişimininin farklılığı sonucu oluşmuş bir kavramdır. Fikir ayrılıklarının sağladığı farklı perspektifler toplumsal ilerlemeye katkı sağlasa da kişinin kendiyle veya toplumla çatışmasına ve saldırgan bir tutum sergilemesine sebep olabilir. Düşünce özgürlüğü ile dış dünyaya yansıtılan fikir ayrılıkları, bireylerin ve toplumların tutumlarını farklı bakış açılarıyla incelemesine yardımcı olur. Bertrand Russell, düşünce özgürlüğü ile fikir ayrılıklarının dışa vurulmasının önemini şu şekilde özetlemiştir: “Düşünce özgürlüğü lehindeki temel sav; bütün inançlarımızın kuşku götürür olmasıdır.” Fikir ayrılıklarının bu denli önemli olması sebebiyle distopik romanlarda oldukça ele alınan bir kavramdır. Fahrenheit 451 eserinde fikir ayrılıkları, kitapların değerine ve özgür düşünceye yönelik bir tehdit oluşturan otoriter rejime karşı ortaya çıkar. Bu makalede Fahrenheit 451 eserindeki fikir ayrılıkları karakterler ve olaylar üzerinden incelenecektir.
Fahrenheit 451 eserinde teknoloji, bireylerin düşünsel dünyasını kontrol etmek adına kullanılan bir araç olarak sunulmuştur. Bireyler, gelişen teknolojiyle birlikte sadece yüzeysel eğlencelerle meşgul olmaya başlamıştır. Bu durum, kişilerin gerçek dünyadan koparak duygusal benliklerini yitirmelerine sebep olmuştur. İnsanları diğer canlılardan ayıran duygusal bağlar kaybolduğunda, toplum insanlık dışı bir doğrultuda ilerlemeye başlamış ve bireyler birer makine gibi davranmaya başlayarak yozlaşmıştır. Eserdeki ana karakter Guy Montag ve eşi Mildred, teknolojinin bu denli yönlendirici olduğu bir toplumda farklı etkilenmiştir ve bu sebeple farklı fikirlere sahip olmuşlardır. Montag, kitaplardan gelen bilgi ve düşüncelerle içsel bir dönüşüm geçirmiş ve toplumu sorgulamaya başlamıştır. Ancak Mildred, kendini benliğinden uzaklaştıran, kendi fikirlerinden alıkoyan teknolojiye bağlanmıştır. Yaşama isteğinden ve yaşamın getirilerinden kaçarak kendini mutlu olduğuna, saf cehaletin ve sığ yaşamın onu mutlu edebileceğine inanmıştır. "Keşke Mildred'ın zihnini alıp kuru temizlemeciye götürebilseler ve ceplerini boşaltıp, buharlayıp, temizleyip, tekrar toparlayıp sabahleyin geri getirebilselerdi. Keşke..." (Bradbury, 2022: 36) Guy Montag tarafından Mildred'e yönelik bu söylemden da anlaşılabileceği üzere Mildred kendi düşüncelerinden yoksun bir hale gelmiştir. Montag'ın bunu fark etmesi üzerine toplum ve eşi hakkındaki görüşleri değişmiş, cehaletin farkına varmıştır ve sahip olduğu fikirler farklı bir yönde şekillenmeye başlamıştır.
“‘Mildred?’ diye seslendi.”
"’Dün gecemi sormayacak mısın?’ dedi Montag.”
"’Neyini sorayım?’"
"’Bin kitap yaktık. Bir kadını yaktık.’"
"’Ee?’" (Bradbury, 2022: 71)
Mildred ve Montag arasında geçen bu diyalog, Mildred'in teknolojinin yönlendirmesiyle hissizleştiği ve insani değerlerden uzaklaşmış bir bireye dönüştüğünü destekler niteliktedir. Teknolojinin insanların görüşlerini kontrol etmeye yönelik kullanılmasıyla birlikte Montag ve Mildred arasında fikir ayrılıkları doğmuştur. Fahrenheit 451 eserinde teknolojinin bireyleri nasıl yönlendirdiği, Montag ve Mildred karakterleri üzerinden açık bir şekilde gösterilmektedir. Montag, teknolojinin yanlış kullanımına karşı çıkan, düşüncelerini keşfeden ve toplumu sorgulayan bir karakterken, Mildred teknolojiye teslim olan, duygusal bağları kopmuş bir karakterdir. Bu durum, bireylerin fikirlerinin teknoloji tarafından şekillendirilebildiği ve baskı altına alınabildiği bir distopya ortamını vurgulamaktadır.
Teknolojinin yanı sıra baskıcı yönetimler, bireylerin ve toplumların düşüncelerini şekillendirmede büyük ölçüde etkili olurlar. Yönetimler, kendi özel çıkarları doğrultusunda bireyleri manipüle etmeye çalışırlar. George Orwell'ın 1984 eserindeki şu sözüyle bu durum vurgulanır: “Sonunda parti, iki kere ikinin beş ettiğini söylerse, siz de buna inanmak zorunda kalırsınız.” (Orwell, 2016: 93) Bu alıntı, Fahrenheit 451 eserinde olduğu gibi yönetimlerin çıkarları doğrultusunda belirli fikirleri bireylere dayatarak onların düşünce ve inançlarını yönlendirme çabalarını yansıtır. Fahrenheit 451 eserindeki yönetim, kitapların yakılması yoluyla bilgiyi ve farklı düşünceleri bastırmayı hedefler, böylelikle fikir ayrılıklarının neden olduğu potansiyel tehlikeleri minimize etmeyi amaçlar.
"Ve Mildred ölürse ağlamayacağına emin olduğunu düşündüğünü hatırladı. Çünkü bu, bilmediği birinin, sokaktaki bir yüzün ya da gazetedeki bir fotoğrafta yer alan görüntünün ölümü olacaktı ve bu aniden ortaya çıkan düşünce o kadar yanlıştı ki, Montag ağlamaya başlamıştı. O, ölümün kendisi için değil, ölüm karşısında hissetmediği bir ağlamaya odaklanıyordu; çünkü o, aptal ve boş bir kadının yanında yer alan aptal ve boş bir adamdı..." (Bradbury, 2022: 64)
Bu alıntıda da açıkça görülmektedir ki Mildred, eserdeki yönlendirmelerden en fazla etkilenen karakterdir. Zaman geçtikçe düşüncelerini ve kişiliğini kaybetmesi, onu boş bir birey haline getirmiştir. Bununla birlikte, manipülasyondan uzak durabilen nadir bireylerden biri ise Clarisse McClellan'dır. Clarisse, farklı düşüncelere sahip olmanın getirdiği tatmin hissinin farkına varmıştır ve kitapların, dolayısıyla farklı bakış açılarının ortadan kaldırılmasının toplumu nasıl ruhsuzlaştırdığını gözlemlemiştir. Guy Montag'ın cehaleti sorgulamaya başlamasında Clarisse'nin sergilediği farklı tutum ve davranışlar büyük bir etkiye sahiptir. "Montag, bir keresinde, bir metro girişinde, 'Neden seni yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyorum?' diye sordu. 'Çünkü senden hoşlanıyorum ve senden bir şey istemiyorum,' dedi Clarisse." (Bradbury, 2022: 48) Bu diyalog, Clarisse'nin, diğer toplum bireylerinin aksine ilişkilerini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmediğini göstermektedir. Bu tutum, bireylere uygulanan baskının farklı etkiler yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Clarisse ve Mildred, karşılaştıkları manipülasyon sonucunda farklı tepkiler vermişlerdir. Mildred, sisteme boyun eğerek onun doğruluğuna kendini inandırmışken, Clarisse kendi düşüncelerinden vazgeçmemiştir.
Sonuç olarak, Ray Bradbury'nin Fahrenheit 451 eseri, distopik bir toplumun somut bir temsilidir ve fikir ayrılıkları ile yönlendirme temasını ele almaktadır. Teknolojinin ve otoriter yönetimlerin bireyler üzerindeki etkisiyle birlikte çeşitli düşünceler ortaya çıkmaktadır. Bu eser, teknolojinin ve baskının bireylerin düşüncelerini kontrol etme gücüne eleştirel bir bakış sunmaktadır. Bu durum, düşünce özgürlüğünün ve fikir ayrılıklarının önemini vurgulamakta ve toplumun ilerlemesi için farklı perspektiflerin nasıl katkıda bulunabileceğini açıkça göstermektedir.
Kaynakça
Bradbury, Ray. Fahrenheit 451. İstanbul: İthaki Yayınları, 2022.
Orwell, George. 1984. İstanbul: Can Yayınları, 2016