top of page

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)


İçindekiler:


  1. Giriş
  2. OECD’nin Tarihi

    2.1  İlk Yılları ve Kuruluş Amacı

    2.2  Üyelik Süreci ve İşleyiş

    2.2.1 Konsey

    2.2.2 Komiteler

    2.2.3 Sekreterya

    2.2.4 Bütçe

  3. OECD'nin Misyonu ve Amaçları
  4. Türkiye ve OECD İlişkisi

    4.1 Örgütün Türkiye Ekonomisine Olan Etkisi

  5. OECD’nin Dünya Ekonomisine Olan Katkıları

    5.1 Global Ekonomik Krizlerle Mücadele

  6. Sonuç
  7. Kaynakça



1. Giriş


Tarih boyunca 2. Dünya Savaşı gibi küresel çapta bir etki bırakmış olayların yaşanmasının ardından ülkelerin yapmış olduğu büyük çaplı harcamalar ve sömürgeler birçok ülkeyi ekonomik bir çıkmaza sürüklemiştir. Çoğu ülkenin ulusal ekonomilerini hızlı bir şekilde kalkındırmak istemesi ile birlikte bu amaca hizmet eden kuruluşlar kurulmuştur. Bu kuruluşların başında gelen Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), ülkelerin ekonomilerinin şekillenmesine yardımcı olarak refah seviyesinin artmasını, teknoloji, yatırım ve benzeri alanlara katkı sağlamayı amaçlayarak kurulan uluslararası bir kuruluştur. 1948 yılında kurulmuş olan Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (OEEC) yerine örgütün hedeflerini gerçekleştirmek üzere kurulmuştur. OEEC ülkelerarası Marshall planlamasının denetlenmesini amaçlamıştır. Ancak, örgüt içerisinde Marshall planlarının Sovyetler Birliği ve destekçi üyeler tarafından reddedilmesi sebebiyle büyük bir birlik sağlanamamıştır. Temel olarak, Marshall Planlarıyla Avrupa’da istihdam sağlanması hedeflenmiştir. OECD’nin OEEC doğrultusunda temelleri 2. Dünya Savaşı'nın ardından atılmış ve bu süreç boyunca ülkelerin denetlenmesi üzerine çalışmalar yürütmüştür.


1961 yılında Paris Sözleşmesinin imzalanmasının ardından kurulmasıyla birlikte aralarında Avrupa Birliği üyesi olan ülkelerle beraber günümüzde 38 üyesi bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya gibi ülkeler arasında ülkemiz de bir kurucu üye olarak örgütte yer almaktadır ve çalışmalarını sürdürmektedir. Üye olan ülkelerin çoğunluğu okur yazar oranı ve eğitimin analiz edilmesiyle oluşturulan İnsan Gelişme Endeksi raporu çerçevesinde gelişmiş ekonomiye ve refah seviyesine sahip ülkelerdir. OECD’nin temel amaçları arasında üye olan ülkelerin ekonomik sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak, ekonomik kalkınmayı kolaylaştırmak ve herhangi bir sorun karşısında üye ülkelere yardım sağlamaktır. Bu sayede dünya 2. Dünya Savaşı nedeniyle yaşanan çöküşün ardından ekonomik açıdan tarihçilerin söylemleriyle en parlak 30 yılını yaşamıştır. Bu doğrultuda üye birçok ülke ekonomik düzeylerini ABD sınırlarına yaklaştırabilmiştir. Özellikle ekonomik politika tavsiyeleri, veri toplama ve analizi ve uluslararası standartların belirlenmesinde öncü bir konuma sahip olan OECD, dünya ekonomisinin karşılaştığı zorluklara çözüm üretme noktasında merkezi bir öneme sahiptir. Dünya ekonomisinin %60’ını OECD bünyesindeki ülkeler oluşturmaktadır ve hazırlanan ilkeler üye olmayan ülkeler tarafından benimsenmektedir. Her ülkenin temsilcileri Paris’te bulunan merkezde farklı komitelerde görev alıp kararların her ülkenin çıkarlarıyla uyuşmasına katkıda bulunmaktadır.


Örgüt tarafından alınan kararların uluslararası hukuk çerçevesinde bir geçerliliği bulunmamaktadır ancak ülkelerin sıkı bir denetim içerisinde gerçekleşen karşılıklı incelemeler sonucu oluşan baskı bu kararların farklı hukuksal geçerliliği olan kanunların temellerinin oluşmasına yol açmaktadır. Bunun yanı sıra OECD, üye olmayan yaklaşık 70 adet ülke ile işbirliği içerisinde çalışmalar yürütmektedir. 1998’de üye olmayan ülkeler ile bağlantı kurabilme amacıyla bir merkez kurulmuştur. Bu sayede mevcut deneyimler ve farklı perspektifler dünyanın her bir yanına fayda sağlamaktadır. Farklı ülkelerin yanı sıra OECD, Gıda ve Tarım Örgütü gibi Birleşmiş Milletler çatısı altında bulunan birçok kuruluş ile faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Ülkemizin de 1960’lı yıllardan bu yana OECD bünyesinde yapmış olduğu çalışmalar ülkenin kalkınmasına ve daha iyi yaşam şartları sağlanmasına katkıda bulunmuştur. Bu makalede OECD’nin kuruluş tarihi, misyonu, işleyişi, ülkemiz ile ilişkisi, ülkemiz ve dünya ekonomisine olan katkıları incelenecektir.



  1. OECD'nin Tarihi


Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) 2. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerini ekonomik ve hukuksal alanlarda azaltmaya yönelik kurulmuş olan bir örgüttür. Bu vizyon, özellikle savaşın harap ettiği kıtanın yeniden yapılandırılmasında kilit bir role sahip olan 1948 yılında kurulan Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın (OEEC) mirasından gelmektedir. OEEC, savaş sonrası dönemde ABD’nin Avrupa ekonomisini yeniden canlandırma amacıyla oluşturulmuş olan Marshall Planlarını yürürlüğe koymayı hedeflemiştir. Bu plan, savaşın yarattığı ekonomik yıkımın üstesinden gelmek ve Avrupa'nın ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak için yaşanan gelişmeler bağlamında önemli bir rol oynamıştır. Örgütün kurulmasında etkin bir rol oynayan Fransız ekonomist Robert Marjolin ve Fransız mimar René Sergent ilk genel sekreterler olarak yürürlüğü denetlemiş ve örgütün gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Örgütün kurulduğu ilk yıllarda önemli birtakım başarılara imza atılmış ve birçok kurum kurulmuştur. 1953 yılında teknolojik yöntemlerle ekonomiyi birleştiren European Productivity Agency (EPA) ve nükleer güvenlik üzerine çalışan Nükleer Enerji Ajansı gibi kuruluşların tarihte ilk defa temelleri atılmıştır. İleriki dönemde daha fazla üyenin katılımıyla birlikte ülkeler arasında işbirliği sağlanmış ve ekonomik çöküşün sonuçları hafifletilmiştir. 1960'lara gelindiğinde, özellikle örgütün üyelerine sağladığı fayda ve Avrupa dışındaki ülkelerin de bu faydalardan yararlanmak istemesiyle, OEEC'nin sınırlarını genişletme fikri ortaya atılmıştır. Avrupa sınırının kaldırılmasının ardından örgütün adı OEEC yerine OECD olarak değiştirilmiştir. Bu değişim gerçekleştirilmeden önce sadece Batı Avrupa örgüt bünyesinde yer alma imkanı bulmuştur. Zamanla ilk olarak Kanada ve ABD olmak üzere Kuzey Amerika, Pasifik Bölgesi gibi farklı bölgelerden ülkeleri bünyesine katmıştır. Bu isim değişikliği ve üyelik yapısının genişletilmesi hareketi, örgütün sadece Batı Avrupa'ya odaklanmakla kalmayıp, global bir perspektife sahip olabilmesine olanak tanımıştır. Bu sayede küresel çaptaki iletişim güçlenmiş ve çatışmalardan kaçınılmıştır.


2.1 İlk Yılları ve Kuruluş Amacı

OEEC tarafından temelleri atılan Marshall Planlarının yürürlüğe geçirilmesine yönelik çalışmalar örgüt kurulmadan önce 5 Haziran’da Harvard Üniversitesinde yapılan ve Avrupa’nın kalkınmasına yönelik bir yeniden yapılandırma sistemine ihtiyacı olduğunu belirten önemli bir konuşma ile birlikte 1947 yılında başlamıştır. 1 hafta sonra 12 Haziran’da aralarında ülkemizin de bulunduğu 16 ülke arasında gerçekleşen bir toplantının ardından misyon ve çalışma programı belirlenmiş, yürürlüğe konmuştur. Örgütün gerçekleştirecek olduğu projelerin planlandığı ve düzenlendiği toplantıya katılım gösteren 16 ülke şunlardır: Türkiye, İsveç, İngiltere Krallığı, Danimarka, İsviçre, Lüksemburg, İtalya, Fransa, Yunanistan, Belçika, Avusturya, Hollanda, İzlanda, Portekiz, Norveç ve İrlanda.


Bu dönemde 2. Dünya Savaşı’ndan ekonomik olarak zarar görmüş ülkelere gönderilen yardımlar dışında savaş dönemini yeni atlatmış olan Kore’ye de OEEC tarafından kurulmuş olan departmanlar aracılığıyla yardımlar sağlanmıştır. Bu durum örgütün dünya çapında tanınır olmasını sağlamıştır ve farklı kurumlarla yapılacak olan işbirliklerin yolunu açmıştır. 5 yıl sürmüş olan savaşın özellikle Britanya ve Avrupa’da gözlemlenen yıkıcı etkilerini önlemeye, ekonomik politikaları koordine etmeye yönelik OECD’nin bir diğer kolu olan Avrupa Verimlilik Ajansı (EPA) kurulmuştur. EPA, geniş çaplı bir kuruluş olma amacıyla eğitim, öğretim, araştırma ve sendika çalışmalarına sponsorluk sağlamıştır. Marshall Planlarının başarılı bir şekilde

uygulanmasından sonra örgütün merkezi Paris’te bulunan Château de la Muette’ye alınmıştır. Ancak, 1950’lerin sonunda Avrupa’yı 2. Dünya Savaşı’nın ardından finansal açıdan daha güçlü hale getirme hedefi tamamlandıktan sonra bazı ülkeler örgütün amaçları dışında çalışmalar yürütmeye başladığı konusunda fikir birliğine varılmıştır. Bu aşımın tüm ülkelere dünya çapında fayda sağlayabilecek hale getirilmesi fikri Paris’te bulunan Hotel Majestic’te gerçekleştirilen toplantılarda ortaya çıkmıştır. Daha sonraki süreçte örgüt daha küresel çapta ekonomi başta olmak üzere eğitim ve çevre odaklı projeler yürütmeye başlamıştır. 14 Aralık 1960 yılında, OEEC üyelerinin OECD’nin kuruluşunu kabul ettikleri bir konferansın düzenlenmesinin ardından bir tüzük oluşturulmuş ve kurumun geleceğe yönelik amaçlarından bahsedilmiştir. Konferansta belirlenmiş olan temel hedefler şu şekildedir:


  • Üye ülkelerde ekonomik gelişimi, vatandaşların yaşam şartlarını en yüksek seviyelere getirmek, finansal stabilitenin sağlanması koşulundan işsizlik oranlarını en düşük seviyelere taşımak

  • Global ekonomiye katkı sağlama amacıyla üye ülkelere sağlanan ayrıcalıkların üye olmayan ülkeler için de sağlanması

  • Ticareti, temelinin ırkçılığa veya herhangi bir ayrımcı politikaya dayanmayacağı şekilde büyütmek, ülkeleri daha aktif kılmak


2.2 Üyelik Süreci ve İşleyiş

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün günümüz itibariyle kurucu ve sonradan katılan üyeler ile birlikte toplamda 38 üye ülke bulunmaktadır. Belirtilen üyeler şu şekildedir:


Kurucu üyeler: ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Danimarka, Fransa, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Kanada, Lüksemburg, Norveç, Portekiz, Türkiye, Yunanistan.


Sonradan katılanlar: Japonya, Finlandiya, Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika, Çekya, Macaristan, Polonya, Güney Kore, Slovakya, Şili, Estonya, Slovenya, İsrail, Letonya, Litvanya, Kolombiya, Kosta Rika.


OECD’ye katılım süreci ülkeler için oldukça karışık ve uğraştırıcı bir süreçtir. Örgüte üye olmak isteyen üyelerin ilk olarak kurum tarafından hazırlanmış olan ve ülkelerin geçmiş ekonomik politikalarını incelemeye yönelik olan başvuru formunu doldurmaları gerekir. Üyelik süreci demokrasiyle paralellik gösteren bir süreçtir, ülkelerin örgüte girmesi hem ülkenin politik anlayışına hem de çoğunluğun oyuna bağlıdır. Bu değerlendirme, ülkenin demokratik yönetime bağlılığı, piyasa odaklı politikalar ve uluslararası standartlar ile en iyi uygulamaların benimsemiş olması gibi çeşitli kriterleri kapsar. Bu form ile birlikte, başvuran ülkenin ekonomik geçmişinin yanı sıra diğer ülkelerle işbirliği içerisinde gerçekleştirmiş oldukları çalışmaları ve vatandaşlarının hayat kalitelerini arttırmaya yönelik faaliyetleri örgütün üye alımıyla ilgili komite tarafından büyük bir titizlikle incelenir. Daha sonrasında örgüt, üye ülkenin kendi amaçlarına uygun olmayan politikalarını değiştirmesi için talepte bulunur ve bu şekilde seçim sürecinin son aşaması tamamlanmış olur. Üye ülkeler arasında yapılan oylama ardından seçim aşamasındaki ülkenin üyeliği kesinleştirilmiş olur. Bu sayede üye ülke, örgütün örgütün kapsamlı kaynaklarına, veri paylaşım mekanizmalarına erişim imkanı bulmuş olur. Üyeler, ülkelerini temsil etmesi için örgüte delege veya delegasyonlar atar. Atanan temsilciler, gerçekleştirilen toplantılarda ülkenin politikalarını tanıtmakla, kendi ideolojilerine uymayan kararlar karşısında değişiklik talep etmekle ve kararların uygulanabilmesi için oy vermekle sorumludur. Kurum içerisinde düzenli aralıklarla, bakanların ve farklı kurumların da katılım gösterdiği düzenlenmektedir. Bu toplantılar ülkelerarası tartışmalara, politika değişimlerine olanak sağlar.


2.2.1 Konsey

Konseyler OECD içerisinde ana karar verme organlarıdır, gerçekleştirilen toplantılar aracılığıyla düzenlenen konseylerin çoğu halkın katılımına açıktır. Bu konseylerde birçok farklı ülke politikalarını paylaşır ve değişiklikler hakkında tartışılır, bu sayede örgütün temel amacı olan global gelişime yönelik farklı politikalar ortaya çıkar. Konseylerde ortaya çıkan kararlar uzlaşmacı bir politika takip edilerek, oy sistemiyle yürürlüğe konulur. Yılda bir kere, üye ülkelerin delegelerinin yanı sıra hükümet, iç ve dışişleri bakanlarının da katılım göstermiş olduğu Bakanlık Konseyi Toplantısı gerçekleştirilir. Bu toplantıda ülkelerin küresel ekonomiye katkıları, gerçekleştirdiği çalışmalar, bütçe ve katılım sıklığı gibi konular ele alınır, fikir ve çözümler ortaya atılır.


2.2.2 Komiteler

Komiteler, konseylerin toplanmasında büyük rol oynar. OECD bünyesinde, eğitim, ticaret ve tarım gibi alanlar için politikalar oluşturabilmek için yaklaşık 300’den fazla komite bulunur. Komitelerin işleyişi, genellikle belirli bir ajandaya göre yapılan düzenli toplantılarla sürdürülür. Bu komiteler, üye ülkelerin, bu alanlarda uzman çalışanların katılımı ile gerçekleştirilmektedir. Üyeler, kararlarda büyük bir rol oynar ve dünyanın her yerinden akademisyenleri, uzmanları ve devlet organlarını temsil eder. Komitelerde ülkelerin, belirtilen komite ajandası çerçevesinde deneyimlerini analiz etmesi, yapılabilecek reformlar hakkında fikirlerini belirtmesi ve diğer ülkelere fayda sağlayabilecek önerilerde bulunması beklenmektedir. Komitelerde gerçekleşen tartışmalar tüm sivil halkın katılımına açıktır. Komiteler günümüzde yaklaşık 40.000 kişinin katılımı ile gerçekleşmektedir. Ek olarak, komiteler reformların gerçekleşebilmesi için olmazsa olmaz bir organdır, gerçekleştirilecek olan uygulamalar komitelerde fikir alışverişi yoluyla doğar.


2.2.3 Sekreterya

Sekreterya, Genel Sekreterlik tarafından yönetilen komitelerin çalışmalarını, araştırma, analiz ve idari destekle güçlendirir. Organ, bilim insanları, ekonomistler, uzmanlar, akademisyenler ve sosyologlar gibi birçok farklı mesleğe sahip insanları barındıran bir organdır. Sekreterya, OECD’nin genel işleyişinden sorumludur. OECD'nin birçok farklı alandaki uzmanlık ve bilgi birikimini yansıtan bir dizi direktörlük ve bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin başında Genel Sekreter bulunur. Bu kişi üye ülkeler tarafından oy birliği ile seçilir ve örgütün sözcüsü olarak görev alır. Paris Genel Merkezi’nde çalışmalarını sürdürür ve amacı doğrultusunda politikaların oluşturulma ve uygulanma süreçlerini takip eder. Komitelerle beraber işler, komitelerde üzerine tartışılan konuları ve alınan kararları inceleyerek kanıta dayalı politika yapımına destekte bulunur. Sekreterya, Paris’in yanı sıra Washington gibi politik açıdan önemli şehirlerde de farklı bölümleri bulunur, çalışmalarını sürdürür.


2.2.4 Bütçe

Günümüzde yaklaşık 200 milyon USD bütçeye sahip olan OECD bünyesinde bütçe, bu alana özel bir çalışan bir bölüm tarafından yönetilir ve düzenlenir. OECD, üye ülkelerin kendi ulusal gelirlerine oranlı bir şekilde belirlenmiş olan katkılarla yürütülür. Üyeler arasından toplam 30 ülkenin bütçeye katkıda bulunma zorunluluğu vardır. Özetle, OECD bünyesinde üye ülke olarak var olan tüm ülkeler, ülkeleri için sağlamış oldukları ekonomik gelir oranlarına göre katkıda bulunma zorunluluğu gösterir.



  1. OECD'nin Misyonu ve Amaçları



OECD’nin temel misyonu küresel ekonomik kalkınmanın sağlanabilmesi adına, üye ülkelerin kendi politikalarına en uygun ve en yararlı olan ekonomik politikaları oluşturmak, bu politikalardan yarar sağlanabilmesi adına kararlar uluslararası bir alana taşımak ve OECD’yi ülkelerin ekonomik ve sosyal zorluklar karşısında destek alabileceği bir kurum haline getirmektir. Kyoto Protokolü’nün 2020 yılından itibaren sona ermesiyle beraber, yerini tutabilecek bir sistem arayışı sonucu 2015 yılında imzalanan Paris Antlaşması yürürlüğe girmiştir. OECD bu anlaşma içerisinde, 1. maddede amaçlarını belirtilmiştir. Belirtilen amaçlara göre:


  • Üye olan ülkeler, üye ve üye olmayan tüm ülkelerin ekonomik kalkınma süreçlerine gerek fikir alışverişleri vasıtasıyla gerek politika değişiklikleri ile yardımcı olacak

  • Sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştirilirken mali istikrarın korunmasını sağlayacak

  • Global ekonominin gelişimine katkı sağlamak amacıyla yapılan herhangi bir çalışma esnasında çıkarcılık olmadan katkıda bulunacak


OECD, bu maddeler ile birlikte örgüt bünyesinde uzlaşmacı, uluslararası çalışmalar gerçekleştirilmesini sağlamayı hedeflemiştir. Ayrıca bu maddelere ek olarak, örgüt daima demokrasiye bağlı olarak kalacağına yemin etmiştir.



  1. Türkiye ve OECD İlişkisi



Türkiye, diğer kurucu ülkeler ile birlikte 16 Aralık 1960 tarihinde üyelik şartlarını kabul etmiştir ve kurumun ilk üyelerinden biri olarak çalışmalarına başlamıştır. OECD bünyesinde var olan her ülke gibi Türkiye’nin de kendi politikalarını tanıtabilmesi, değişikliklerde söz sahibi olabilmesi için bir büyükelçi ve diplomatlardan oluşan bir delegasyonu bulunmaktadır. Bu delegesyon, OECD içerisinde yapılan ekonomik faaliyetleri yakından takip etmekte ve kurucu üye olması sebebiyle bütçe planlaması konusunda da büyük rol oynamaktadır. Ayrıca Türkiye, OECD altında kurulmuş olan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve Nükleer Enerji Ajansı (NEA) gibi kurumlarda da faaliyet göstermektedir. Bunlara ek olarak 2021 yılında ülkemizde İstanbul Küresel İlişkiler Merkezi kurulmuştur. Bu merkez, uluslararası çapta gerçekleştirilen çalışmaların yürütülmesi ve bir rehber niteliğinde destek sağlaması ile Türkiye’nin diğer ülkeler ile daha yakın ilişkilere sahip olmasına katkıda bulunmaktadır. Ülkemiz aktif bir şekilde OECD bünyesinde çalışmalar yürütmeye devam etmektedir. Örneğin, 11 Eylül 2023 tarihinde raporlanmış olan çalışmada, günümüzün en büyük sağlık tehditlerinden biri olan mikropların antimikrobiyallere direnç gösterme yeteneği çerçevesinde Türkiye’nin bu konuda ne tip çalışmalar yürüttüğü raporlanmış ve sonuç kısmında öneriler verilmiştir.


4.1 OECD’nin Türkiye Ekonomisine Olan Etkisi

OECD, öncelikle Türkiye’nin özellikle son zamanlarda karşılaştığı ekonomik zorluklara destek olmakla beraber Türkiye’nin birçok ülke ile işbirliği içerisinde olmasını sağlayarak global çapta daha tanınır hale getirmektedir. Kısacası, OECD'nin katkıları, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma sürecini daha bilinçli, etkili ve sürdürülebilir bir şekilde yönlendirmesine yardımcı olmuştur.



  1. OECD’nin Dünya Ekonomisine Olan Katkıları



OECD, tüm dünya çapında gerçekleştirmiş olduğu politika reformları çalışmaları ve ülkeler arası iletişimi güçlendiren faaliyetleri sayesinde küresel ekonomiye yadsınamayacak kadar büyük bir katkıda bulunmuştur. Bu konuda yapılan birçok araştırma sonucu OECD’nin çalışmaları ile gelecek sorunlara karşın çeşitli önlemler alınabileceği görülmüştür. Örgütün ekonomik politikalar dışında çevre, eğitim, ticaret, yatırım ve vergilendirme yönlerinde yönetmiş olduğu faaliyetler sürdürülebilir bir küresel ekonomik ortamın oluşmasını sağlamıştır.


5.1 Global Ekonomik Krizlerle Mücadele

OECD, kurulduğu tarihten beri ekonomik krizler ile karşılaşıldığında çözüm sunulan ve bu sayede uluslararası çapta büyük önem taşıyan bir kurumdur. Örgütün 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkmış olan finansal krizleri önlemeye yönelik kurulmasıyla birlikte temel hedefi belirlenmiştir. Özellikle, ABD’ye büyük buhranı yaşatan ve ülkemizde de etkilerini oldukça fazla hissetmiş olduğumuz 2008 krizi döneminde OECD, dünyaya büyük çapta zarar vermiş olan bu dönemin en iyi şekilde atlatılabilmesi yolunda birçok çalışma gerçekleştirmiştir. Örgüt bu süreçte krizin var olmasına sebep olan sebepleri incelemiş, ülkelerin finansal açıdan zayıflıklarını tespit etmiş ve bu konuda fikir alışverişi gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Dönemin Genel Sekreteri Angel Gurria’nın yapmış olduğu 2008 krizinin ardından küresel sürdürülebilir ekonominin eskisinden çok da iyi olmadığı yönündeki açıklamasına rağmen OECD’nin kritik bir rol oynamış olması sebebiyle, dünya ekonomisi kriz sürecini daha hızlı bir şekilde atlatabilmiştir. Sonuç olarak, OECD’nin krizler esnasında politika koordinasyonunu teşvik etme stratejisi ile birlikte birçok yararlı politika ortaya çıkmış ve ülkelerin karşılaştıkları burhanlar içerisinden çıkabilmesine olanak sağlamıştır.


  1. Sonuç



Sonuç olarak, OECD tüm dünya çapında ekonomik stabilitenin sağlanmasına yönelik çalışmalar yapan bir örgüt olmakla beraber finansal politikalar dışında çevre, eğitim ve sağlık gibi alanlarda da faaliyetler göstermektedir. Marshall Planlarının uygulanmasını sağlama amacıyla kurulmuş olan örgüt günümüzde sahip olduğu 38 üye ve üye olmayan ülkeler ile birlikte gerçekleştirilmiş olan çalışmalar hem kuruluş amacının gerçekleştirilmesini sağlamış hem de dünya ekonomisinde yaşanan dönüm noktalar süresince kritik bir rol oynamıştır. Çatısı altında bulunan birçok farklı kurum ile beraber çeşitli alanlarda da çalışmalar yürütmüş, örgütün daha tanınır hale gelmesi sağlanmıştır. Bünyesinde işleyişin sağlanmasına yönelik farklı bölümler bulunmaktadır, bu bölümler kurum içerisi düzenin sağlanmasındaki temel yapı taşlarından bazıları olarak nitelendirilir. Ayrıca, OECD, ülkemizin ekonomik politika yapısını geliştirmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Diğer üye ülkeler ile iletişimi teşvik ederek hem Türkiye’nin uluslararası çapta sahip olduğu saygınlığın artmasını hem de işbirliği içerisinde politikalar yürütülmesiyle ülkelerin yararına sonuçlar elde edilmesini sağlamıştır. Buna ek olarak, dünya çapında tüm ülkelerde bulunan vatandaşların yeri doldurulamayacak zorluklar yaşadığı ekonomik krizler boyunca OECD birçok alanda varlık göstermiştir. Düzenli olarak politika şekillendirmeye yönelik alınan toplantılar, uzlaşmacı bir şekilde burhan sürecinin etkilerinin geniş bir tabana yayılmasının önlenmesinde kritik bir rol oynamıştır ve günümüzde de bu etkisini sürdürmeye devam etmektedir.



  1. Kaynakça



(n.d.). OECD: Home page. Retrieved September 19, 2023, from https://www.oecd.org/

OECD (2000), International Environmental Issues and the OECD 1950-2000: An Historical Perspective, by Bill L. Long, OECD Publishing, Paris, https://doi.org/10.1787/9789264181113-en.

BAYRAKTAR, Aynur. "Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation For Economic Cooperation and Development-OECD) ve Çevre." Biyoloji Bilimleri Araştırma Dergisi 3.2 (2010): 5-8.

Bainbridge, Timothy. "A brief history of the OECD." OECD Observer (2000): 111-111.

Karbuz, Fahri. Ekonomik ve Kalkınma İşbirliği Örgütünün (OECD) Dünya ve Türkiye ekonomisine katkıları. MS thesis. Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006.

bottom of page