Doğa Tarihi Eserinde Kapitalizm
- Selen Durmuşlar
- 19 May 2023
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Ara 2024
Batı Avrupa’da ortaya çıkıp kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan kapitalizmin temeli 16. yüzyıldaki sömürgecilik faaliyetlerine dayanmaktadır. “Kapitalizm, en basit şekliyle büyük oranda kâr elde etmek amacıyla üretime, mal ve hizmetlerin değişimine yönelik, özel mülkiyete ve sermaye kullanımına dayanan bir ekonomik sistem olarak tanımlanabilir.” (Gençoğlu,2020:238) Pek çok teorisyenin üzerinde tartıştığı bir sistem olan kapitalizmin ve kapitalist düzenin tarihsel sürecine bakıldığında, İngiltere’de başlayan ve oradan dünyaya yayılan Sanayi Devrimi ile kitleselleşen üretim sonucunda, üretilen malların satılması amacıyla ihtiyaçların farklılaştırılmasının temel amaç hâline geldiği görülmektedir. Bu bağlamda toplum çeşitli yöntemlerle tüketmeye yönlendirilmiştir. Bu yönlendirmeler sonucunda büyük sermayelerin döndüğü ve zenginin gittikçe zenginleştiği bir tüketim toplumu oluşturulmuştur
Ekonomik etkileri dışında bakıldığında, kapitalizmin toplumsal yapıyı ve toplumun yaşam tarzını etkilediği görülür. Kimlik oluşturmada temel araçlardan biri haline gelirken iş ve sosyal hayatın dayattığı sistem üzerine kurulduğu görülür.
Kapitalizmin ve getirdiği düzenin eleştirildiği pek çok eser bulunmaktadır. Hakan Bıçakcı’nın Doğa Tarihi eseri kapitalizmin etkilerini Doğa isimli plaza çalışanı baş karakterin hayatından görülmesine olanak sunar. Bu makalede Doğa Tarihi eserinde kapitalizm, ana karakter Doğa’nın tüketim alışkanlıklarına etkisi ve iş hayatında oluşturduğu hiyerarşik yapı bağlamlarında işlenecektir.
Tüketim, insanın olduğu her yerde bulunmaktadır. “Ekonomik literatüründe tüketim kavramı, istek ve ihtiyaçların giderilmesi olarak tanımlanır.” (Bayhan,2022:49) Tarihsel sürece bakıldığında Ekonomik Buhran sonrası üretim yerine tüketimin artırılması gündeme gelmiş, bunların sonucunda pazarlama stratejileri doğmuştur. “‘Yeni Kapitalizm’ adını alan kapitalizm artık üretim süreçlerine verdiği desteği, tüketim alanlarına kaydırmış, insanların çalışmak için ayırdıkları zamandan arta kalanı tüketime harcamalarını ister hale gelmiştir.” (Demirel ve Yegen,2015:119). Tüketimin önem kazandığı bu anlayışta tüketmenin artması için üretilen ürüne ihtiyaç duyulmasını sağlamak gerekmektedir. “O yıllardan bu yana tüketimin ihtiyaçların giderilmesinden öte bir işlevi bulunmaktadır.” (Demirel ve Yegen, 2015:121). Bu şartlar altında üretimle birlikte tüketim de devasa bir boyuta ulaşmıştır.
Tüketimin sürekliliğini sağlamak noktasında farklı yollar izlenmiştir. İzlenen bu yolların etkilerini toplumun gündelik yaşamına etkilerini görmek mümkündür. Kapitalist sistem doğrultusunda toplumsal yapıyı ve kültürü kökten değiştirecek adımlar atılmıştır. Kent yaşamının oluşturulması bu adımlara zemin hazırlamıştır. Sonrasında dev alışveriş merkezlerinin inşaları, piyasaya sürekli yeni versiyonları sürülen teknolojik ürünler ve bu ürünleri almaya yönlendiren özellikle medya aracılığıyla toplumun maruz kaldığı reklamlar bu adımlar olarak sıralanabilir. Oluşturulan bu düzen içerisinde yaşamaya mecbur bırakılan toplum düzenin bir parçası hâline bürünmüştür. “Nihayetinde çalışanlar işte üreterek, boş zamanlarında ise bu faaliyetin aksini gerçekleştirerek yani tüketerek zamanlarını geçirmeye başlamışlardır.” (Demirel ve Yegen,2015:131) Süreklileşen bu döngü içerisinde sıkışıp monotonluğa maruz kalan insanlar yapmaları gerekeni, onlardan yapılmasını isteneni yapan kuklalara dönüşmüştür. Bu düzenin oluşturduğu yapaylık ve monotonluk Doğa Tarihi eserinde işlenmiştir.
“Hayat, tatil köyündeki kadar katı bir disiplinle olmasa da iş hayatının fotokopi sesine benzeyen temposuyla devam eder.” (Bıçakcı,2022:74) alıntısında iş hayatıyla birlikte sosyal yaşamın monotonluğuna vurgu yapılmıştır.
Kapitalizmin sebep olduğu monotonlukta toplum yaşamak için bir amaç arayışındadır. Belirlenmiş çalışma saatlerinde belirlenmiş miktarda çalışan çalışanlar, mesai saatleri bittikten sonra “boş zaman”larında yapacak aktiviteler aramışlardır. Bu arayış kent merkezlerindeki geniş alışveriş merkezlerinde sonlanmaktadır. Toplum, boş zamanlarını alışveriş merkezlerinde; giyecek, yiyecek, kozmetik ve benzeri ürünleri satın alabilecekleri kapalı alanlarda geçirmektedirler. Bu kapalı alanlar tüketicilerin rahatlamaları ve sosyalleşmeleri adına toplu aktiviteler düzenlenerek eğlenmelerini gözetecek şekilde tasarlanmıştır. Böylelikle satın alma davranışı ihtiyaç doğrultusunda yapılan bir eylem olmaktan çıkıp boş zamanlarda haz alınıp eğlenerek yapılan bir sosyalleşme aktivitesine dönüşmüştür. Doğa Tarihi eserinde de Doğa karakterinin boş vakitlerinde kendini alışveriş merkezinde bulduğu görülmektedir. Doğa için alışveriş merkezi tüm ihtiyaçlarını ve ihtiyacı olduğunu sandıklarını karşılayabileceği bir alandır.
“Mağaza devrinin ideal insanıydı Doğa. Cüzdanı müşteri kartlarıyla doluydu…Şık bir labirent gibi etrafını saran alüminyum askılıkların arasında yeni koleksiyonları elleri ve gözleriyle kontrol ederek hızla hareket ediyordu. Labirentin bir ucu prova kabinlerine, diğer ucu kasalara çıkıyordu.”(Bıçakcı,2022:92) Alıntısında içinden çıkılamayan labirent benzetmesiyle Doğa’nın tüketmeye maruz bırakılmasına vurgu yapılmıştır. Labirent olarak bahsedilen, alışveriş merkezinin kendisidir. Çıkışın kasadan olması ve alışveriş yapma koşuluyla gerçekleşmesi kapitalist düzene işaret etmektedir.
Alışveriş merkezleri sundukları çok yönlü hizmetlerle tüketimin yeni anlamına uyan ortamlar içermektedirler. Doğa’nın alışveriş merkezine gitme ve boş zamanlarını değerlendirme amaçlarına bakıldığında bu amaçlardan birinin sosyalleşmek olduğu görülmektedir. Doğa, en yakın arkadaşı Burcu ile hemen hemen her buluşmasında alışveriş merkezine gitmektedir. Arkadaşıyla yaptığı tüm aktiviteler; kafe ve restoranlara gitme, masaj, falcı gibi kapitalizmin insanları tüketmeye yönlendirmek için düzenlediği ortamlarda gerçekleşir. Tüm bu aktiviteler tüketim yapmalarına öncülük ederken sosyalleşme adı altında yapılmaktadır.
Tüketimin artması için oluşturulan alışveriş merkezleri ortamlarının yanında, toplumu tüketime yönlendirmek için araçlara ihtiyaç duyulmuştur. Medya bu bağlamda birçok kişiye ulaşıp, etkileyebilecek ideal bir araç özelliğindedir. Medya, modern toplumda olanı olduğu gibi göstermek yerine popüler bir kültür oluşturma amacı ile kullanılmaktadır. Medyanın bunu yaparken kullandığı etkili araçlardan biri reklamlardır. Reklamlardaki yaşam biçimlerini görüp kanıksayan toplum, nasıl yaşaması gerektiğine ikna olur ve bu bağlamda tüketmeye yönelir. “Kadınların mutlu, erkeklerin başarılı, çocukların neşeli olduğu ve her zaman mutlu sonla biten filmlerden oluşan reklam kuşağı sürerken,” (Bıçakcı,2022:149) Doğa Tarihi eserinde de reklamlarla etkilenen topluma değinilmiştir. Reklamlar, insan nereye giderse gitsin karşısına çıkmaktadır. Billboardlar, sosyal medyadaki tanıtımlar, televizyonda popülerliğini koruyan dizilerin arasına serpiştirilmiş ikna edici reklamlar modern toplumdaki insanların reklamlardan kaçamayacağının kanıtıdır. Bu reklamlar insanlara sürekli daha iyisini vaat eden, türlü tekniklerle ikna edici kılınmışlardır. Bu kadar reklama maruz kalıp bunu kanıksayan insan, reklamlarda gördüğü ürün ve hizmetlere yönelir. “Reklâmlardan popüler kültür ürünü olan dizilere kadar birçok şeyin bireyleri tüketime teşvik ettiği söylenebilir. O halde ‘medya başlı başına bir endüstri’ konumuna sahiptir” (Demirel ve Yegen,2015:125). Doğa Tarihi eserinde de Doğa karakterinin medya aracılığıyla sürekli maruz kaldığı reklamlara değinilmiştir. Doğa’nın medyadan ne kadar etkilendiği “Karşısındaki reklam panosunda ‘Yeni yılda yeni bir sen!’ yazıyordu. Bu manasız laf ona iyi gelmişti. ‘Ne münasebet,’ diyeceğine tutup bağrına bastı.” (Bıçakcı,2022:163) alıntısında görülmektedir. Kendinden memnun olmayan Doğa, medyanın onu daha iyisine ulaştıracağı vaadini veren reklamına toplumun geri kalanı gibi teslim olmuştur.
Tüketimin araç olduğu bir diğer olgu ise kimlik oluşturmadır. İmaj ve moda faktörleri modern toplumla birlikte tüketimin odağı olmuştur. “Bu çerçevede kimlik olgusu düşünsel bir olgu olmaktan çıkıp, fiziksel bir görünüm modeline dönüşmüştür. Özenti kimlik oluşturma hedefi ile birlikte bireylerin farklılıkları ortadan kaldırma eğilimi vardır.” (Bayhan,2022:52) Bu amaç için ise yine tüketim kullanılmıştır. Çeşitli “güzellik” standartlarıyla bireysel farklılaşma kaldırılmış; toplumdaki bireyler aynı giyinen, aynı görünen kalıp insanlar olmaya zorlanmıştır. Bu zorlama daha çok kadınlar üzerinden yapılmıştır. Fiziksel dayatmalar, kozmetik ve giyim üzerinden kadınlara nasıl olmaları gerektikleri benimsetilmiş ve o yönde tüketim yapmaları sağlanmıştır. Eserde Doğa karakteri de modaya uyan ve güzelliğine takıntılı bir karakterdir. Magazin kapaklarındaki tek tip kadınlara özenerek onlar gibi olabilmek için estetikler yaptırmış, çeşitli hizmetler almıştır. “Kırmızı ışıklar ona ertesi günkü solaryum randevusunu hatırlattı. Her ayın birinde masasına bırakılan kadın dergilerinde bronz tenin demode olduğuyla ilgili yazılar görüyordu gerçi, ama renkli lenslerini daha bir ortaya çıkarıyordu yanmak.” (Bıçakcı,2022:68) alıntısında da, Doğa’nın moda ve popüler olanı tüketim yoluyla takip etme çabası görülmektedir.
Modanın yanında imajın da tüketimde rolü yadsınamaz. Tüketim, sosyal statü belirlemede önemli bir unsur haline gelmiştir ve statü belirlenmesinde sembol olarak marka ürün kullanımı etkili olmaya başlamıştır. Eserde Doğa’yı diğer insanlardan üstün olma arzusu tüketime yönlendirmektedir. Alışveriş merkezine gittiğinde daha kaliteli mağazadan alışveriş yapmak istemesi bu durumu kanıtlar niteliktedir. “Doğa, hızla ilerleyip içleri son derece tenha olan daha kaliteli mağazalara yöneldi. İşyerinde gecekondu mahallesine benzettiği masaların olduğu bölümden hızla geçip cam odasına girdiği gibi..” (Bıçakcı,2022:136) alıntısında da üstünlüğünü tüketim yoluyla göstermeye çalıştığı görülmektedir.
Hiyerarşi, toplumda sınıfları statü farkına göre ayıran bir sistemdir. Kapitalizmin sebebiyet verdiği siyasi ve ekonomik üstünlük baskı isteği, nispeten güçlü devletler oluşmasına sebebiyet vermiştir. Sistemin üstünde olan ülkeler diğer ülkelerle sömürge ilişkisine girmişlerdir. Bu sistem siyasetten başlayarak toplumun düzenine de oturtulmuştur. Üretim ve hizmet sektörlerine getirilen sistem sonucu alt-üst ilişkisine dayalı bir çalışma hayatı oluşturulmuştur. Çalışma hayatına bakıldığında da kendilerini yönetenleri yükseltmek için çalışan çalışanlar görülür. Bu çalışanlar sistemin kölesi olmuş; tüketmek için üreten çalışanlardır. Ofis yaşamına indirgendiğinde yine bir yönetici altında alt-üst ilişkileri doğrultusunda ilişkilerini sürdüren, birlikte üretim ve hizmette bulunan çalışanlar görülür. Bu çalışmada beyaz yakalı plaza çalışanlarının iş hayatları hiyerarşik yapı ağırlıklı incelenmiştir. “1980’li yıllardan itibaren istihdam ağırlıklı olarak hizmet sektörüne kaymış, beyaz yakalı denilen ayrı bir çalışan sınıfı ortaya çıkmıştır.” (Dağıstan,2024:112) Söz konusu sınıf zihinsel emek sarf ederek ve becerisini ortaya koyarak daha karmaşık işleri yapmaktadır. Türkiye’de plaza çalışanı olarak adlandırılan; büyük şehirlerde çalışan, daha eğitimli ve görece daha iyi ücret alan bir kesim de bu sınıfın bir parçasıdır. Fiziksel güçten ziyade zihinsel güç ağırlıklı çalışan bu kesimin yükleri hafif görünse de şartlar yıpratıcıdır. Çalışma ortamları dışarıdan yalıtılmış, modern bir dizayna sahip odalardan oluşan ofislerdir. Kapitalizm kapsamında sergilenen oyunda kuklaların sahnesi olan bu mekan, monotonluğa zemin hazırlar. “Plazada gün, entrika yüklü, vasat ve çok uzun bir dizinin tekrar bölümügibi geçiyordu. Aynı toplantılar, aynı konular, aynı koşuşturmacalar…”(Bıçakcı,2022:150) alıntısından plaza yaşamının yıpratıcı olduğu kadar tekdüze olduğu anlaşılmaktadır. Haftanın beş günü ev-iş-alışveriş merkezi döngüsünde yaşayan ve sürekli ulaşılabilir olması gereken çalışanların bu monotonlukta tek odakları iş performansları ve statülerini yükseltmek olmuştur. Bu odak rekabet ortamına sebep olurken hizmet sektörü için çalışan çalışanlar arasındaki ilişkiler samimiyetini yitirmiştir. “Herkes kendi can sıkıntısının faturasını mesai arkadaşlarından birine ödetmeye hazırdı. Ortamdaki her ikili ilişkinin kendine has ayrı bir sağlıksızlığı vardı.” (Bıçakcı,2022:34,35) alıntısından da görüldüğü üzere bu ortamda çalışanların performansı düşmekle birlikte çalışanlar ilişkilerinde bencil bir tavır takınmaktadırlar. Sosyal ilişkiler hiyerarşik yapının baskınlığından kaçamamaktadır.
Hiyerarşik yapıda daha iyi bir konuma gelmek veya bulundukları konumu korumak isteyen çalışanlar, üstlerini memnun etmek için yollar aramışlardır. “Espriyi kimin, nerede, ne zaman yaptığına göre gülüşünün seviyesi değişiyordu. Üstlerinin esprileri hep daha komik oluyordu. Doğa’yla arasının bu kadar iyi olmasında da onun şirketin üst düzey yöneticilerinden olmasının payı büyüktü.” (Bıçakcı,2022:35) alıntısından anlaşılacağı üzere hiyerarşik düzende iş ilişkileri çıkar odaklıdır ve konumlarını korumak üstleriyle ilişkilerini iyi tutmaktan geçmektedir.
Doğa Tarihi eserinde Doğa’nın kendine rakip gördüğü kendiyle aynı konumda olan Alev ile Cengiz Bey’in beğenisini almak için yarış içerisindedir. “Toplantılar kalabalıklaştıkça hesaplar derinleşiyordu. Özellikle Alev’in ve Doğa’nın birlikte katıldığı bir toplantıda Cengiz Bey de varsa…” (Bıçakcı,2022:66) Doğa, kendisinden sonra gelmesine rağmen kendisiyle aynı konumda olan Alev’e katlanamamaktadır. Cengiz Bey’in verdiği görevlerde tek amacı Alev’den daha iyisini yapmak olmuştur.
Hakan Bıçakcı Doğa Tarihi eserinde kapitalizm toplum ve birey üzerindeki etkileri Doğa karakteri bağlamında işleyerek eleştirmiştir. Bu çalışmada kapitalizmin tüketim odaklı sisteminde çeşitli araçlarla Doğa’nın toplumla benzer şekilde tüketim çılgınlığına kapıldığı görülmüştür. Kapitalizm doğrultusunda iş hayatında oluşturulan hiyerarşik yapıda rekabet içinde olan çalışanların ilişkilerinin olumsuz yönde etkilendiği de görülmüştür. Eserin yazılma amaçlarından birinin kapitalizmin birey ve toplum üzerindeki olumsuz etkilerini göstererek sistemin sorgulanmasını sağlamak olduğu tespit edilmiştir.
Kaynakça:
Bıçakcı, H. (2014). Doğa Tarihi. İstanbul: İletişim Yayınları. Gençoğlu, Aylin Yonca. “Kapitalizme Teorik Yaklaşımlar: Kapitalist Ekonomik Sistemin Temel Nitelikleri Üzerinden Karşılaştırmalı Bir Analiz”. Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi, sy. 14 (Aralık 2020): 237-56. Bayhan, M. (2022). TÜKETİM TOPLUMUNDA KİMLİK İNŞASI. 19 Mayıs Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), 47-57. https://doi.org/10.52835/19maysbd.1022911 Güneş, Ç. (2019). Tüketim ve Kimlik İnşası Üzerine. Igdir University Journal of Faculty of Economics and Administrative Sciences(4), 37-42. Demirel, S., & Yegen, C. (2015). Tüketim, Postmodernizm ve Kapitalizm Örgüsü. Ankara Üniversitesi İlef Dergisi, 2(1), 115-138. https://doi.org/10.24955/ilef.305275 Dağıstan, U. (2024). HAKAN BIÇAKCI’NIN DOĞA TARİHİ ROMANINDA PLAZA’DA ÇALIŞMA HAYATI. Uluslararası Dil Edebiyat Ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 7(1), 108-124. https://doi.org/10.37999/udekad.1400775