top of page

Cesur Yeni Dünya Eserinde Cinsellik Kavramının Aile, Statü ve Otorite Bağlamında İncelenmesi


Birçok alanda yepyeni standartlar çizilerek olağandan çok farklı bir dünya modelinin okuyuculara sunulduğu Cesur Yeni Dünya eserinde cinsellik kavramı, özellikle vurgulanmış ve eserin yazıldığı dönemin zaman akışının değerlendirilmesiyle varsayılan alternatif dünyayı şekillendiren temel unsurlardan olmuştur. Bunun bilincinde, Cesur Yeni Dünya eserindeki cinsellik kavramı aile, statü ve otorite açılarından incelenecektir.

 

Yaşadığımız olağan dünyada cinselliğin, çoğunlukla aile kavramı ile ilişkilendirilmesine karşın eserde aile kavramı tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Öyle ki, eserdeki on Dünya Devleti denetçisinden biri olan Mustafa Mond, aile denilen oluşumu ve ev yaşamını “Ev, ev; boğucu bir yaşam; bir erkek, düzenli olarak doğuran bir kadın, her yaştaki erkek ve kız çocuklarında oluşan bir güruhun balık istifi gibi yaşadığı birkaç küçük oda, hava alamazsın, boş yer bulamazsın; mikroptan arındırılmamış bir hapishane; karanlık, salgın hastalıklar ve kötü kokular.” (S.61, Huxley) şeklinde ifade etmiştir. Ardından, Ford’dan öncesinde çocukların Şartlandırma Merkezleri yerine “barbarca” çoğalma yöntemleri ile doğarak aileler tarafından ilkel yollarla yetiştirildiğine değinmiştir. Bu düşünceler değerlendirildiğinde, aile kavramının eserde sunulan dünyadan bu denli uzaklaştırılmasının nedeninin, eserdeki cinselliğin üreme amaçlı değil; yalnızca haz alma amaçlı yapılması ve üremenin birtakım yeni standartların uygulandığı farklı bir yol aracılığı ile gerçekleştirilmesi olduğuna ulaşılmaktadır. Çünkü esere göre, dünyaya kazandırılacak olan her birey gelecekte alacağı rolün şartlarını karşılayacak ve bu rolü sorgulamaksızın benimseyecek belirli donanımsal yapıya, makineleştirilmiş bir düzenin kullanılmasıyla ulaşarak doğmalı ve büyümelidir. Bu sistemli oluşumun yanında, anne ve baba aracılığı ile çocuğun doğması ve büyütülmesi Dünya Devleti’ne göre “barbarca” görülmektedir. Ayrıca, eserde cinselliğin temel ilkesinin “Herkes, herkese aittir.” (S.66, Huxley) düşüncesinin olması, cinselliğin, yalnızca insanların vakitlerini düşünmek veya sorgulamaksızın haz duyarak geçirmesini sağlamak için uygulandığını göstermekte ve temelinde genellikle tek eşlilik bulunan aile kavramını yok etmeye yönelik olduğunu göstermektedir.

 

Eserde, aile kavramının ortadan kaldırılmasıyla birlikte cinsellikte ailevi şartlar yerine bireylerin sosyal statüleri belirleyici olmuştur. Bireyler, Devlet Şartlandırma Merkezleri’ndeki doğum öncesi ve sonrası şartlandırılışlarına ve yetiştirilişlerine bağlı olarak kazandıkları donanımsal yapıya göre sosyal statülerini kazanmaktadırlar ve bu statü bireylerin gelecekteki rollerini belirleyerek hayatlarına birtakım sınırlandırmalar getirmektedir. Öyle ki, bu sınırlandırmalara bağlı olarak farklı statülerdeki bireyler cinsel ilişkilere girememekte, üstelik iş hayatındaki basit birkaç cümle haricinde neredeyse iletişim dahi kuramamaktadırlar. Statüler arasındaki ilişkilerin sistemi ise Şartlandırma Merkezleri’nde hipnopedya (uykuda eğitim) ve diğer şartlandırma yöntemleri ile bireylere, ait olmadıkları diğer statülerin kötülenmesi ve kendi statülerinin özendirilmesiyle oluşturulmaktadır. Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda, her bireyin sahip olduğu durum ile mutlu edilmesinin hedeflendiği bir dünyada, Dünya Devleti’nin cinsel ilişkilerde statüler arası sınırlandırmaları sağlamasının nedeninin, bireylerin cinsel ilişkiler aracılığıyla diğer statülerdeki bireylerin özelliklerinden etkilenmesi sonucu ortaya çıkabilecek isyan veya sorgulama gibi olayların önüne geçilmeye çalışılması olduğu görülmektedir. Ayrıca, bireylerin boş vakitlerinde haz alarak mutluluğunun sağlanmasının hedeflenmesine rağmen alt-üst statüler arasındaki cinsel ilişkilerin, üst statüdeki birey veya bireylerin mutsuzluğuyla sonuçlanabileceğinden bu durumlardan kaçınılmaktadır.

 

Aile ve statü kavramlarına bir üst başlık niteliği taşıyan otorite kavramı dâhilinde, Dünya Devleti’nin bireylere yeni cinsellik anlayışını aşılayışının ne kadar etkili olduğu, bireylerin eserdeki dünya şartlarına ve yaratılan kurallara ne derecede itaat ettiği eserdeki karakter ve olaylar üzerinden incelenmelidir. Buna göre, örnek olarak, Dünya Devleti’nde doğan Linda’nın, bir kaza sonucu yaralanmasıyla Dünya Devleti’ne dönemeden Ayrıbölge’de kalmasının en büyük nedenlerinden biri hamile olmasıdır. Bununla birlikte, John’un babası olan Şartlandırma Merkezi’nin müdürü de bir “baba” olduğunu saklamakta fazlaca çaba göstermektedir. Çünkü eserin sunduğu dünyaya aykırı bir eylem gerçekleştirilmiştir. Bu durumdan, Dünya Devleti’nin insanlara bir miktar korku aşılayarak bireyler üzerinde güçlü bir otorite kurduğuna ulaşılmaktadır. Ayrıca, hayatını Ayrıbölge’de yaşamış olan John, Lenina’ya ilgi duymasına rağmen Ayrıbölge’nin normlarına bağlı kalarak onunla cinsel ilişkiye girmekten çekinmektedir. Her ne kadar Lenina, John’un düşüncelerini anlamamakta ve cinsel ilişki konusunda ısrar etse de John kararlı davranır ve Lenina’yı kendisinden uzaklaştırır. Bu olaydan hareketle, John’un içerisine dâhil edildiği yeni dünyada asimile olmamış olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Dünya Devleti’nin otoritesinin Şartlandırma Merkezleri’nde geliştirilen bireylerde fazlaca etkili olmasına karşın buraya sonradan dâhil olmuş bireylere Dünya Devleti’nin standartlarının empoze edilmesinin neredeyse imkânsız olduğuna ulaşılmaktadır.

 

Sunulan tüm bilgiler değerlendirildiğinde, Cesur Yeni Dünya eserinde yaratılan dünya bağlamında gelişen cinsellik algısının, aile kavramını tamamen ortadan kaldırarak aynı statülerdeki bireylerin karşılıklı zevk almasına dayalı bir aktivite halini aldığı; çoğalmanın ise otoriteyi sağlamaya yönelik üst düzey bilişsel yöntemleri içeren sistematik bir düzene oturtulmuş olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.




Kaynakça:

Huxley, A. (2021). Cesur Yeni Dünya. İstanbul: İthaki Yayınları.

bottom of page