Celal Bayar'ın Hayatı
- Onur Büyüksivri
- 26 Haz 2023
- 10 dakikada okunur
İçindekiler:
1. Doğumu ve Gençliği
1.1. Eğitim Hayatı
2. Siyasi Kariyeri
2.1. İttihat ve Terakki Cemiyeti Dönemi
2.2. Kurtuluş Savaşı
2.3. TBMM’deki faaliyetleri
2.4. Demokrat Parti
2.5. Cumhurbaşkanlığı Dönemi
3. 27 Mayıs Darbesi
4. Sonraki Yıllar
5. Ölümü
6. Kaynakça
1. Doğumu ve Gençliği
1.1. Eğitim Hayatı
Mahmut Celal Bayar, annesi Emine Hanım ve İslam hukuku bilgini babası Abdullah Fehmi Bey’in 3 oğlundan en küçüğü olarak Bursa’nın Gemlik ilçesinde doğdu. Ağabeylerinin isimleri Behzat ve Asım’dır. Emine Hanım ve Abdullah Fehmi Bey Doksanüç Harbi’nden sonra Bulgaristan’ın kuzeyinde bulunan Plevne şehrinden Bursa’ya gelmişlerdir. İlköğretim ve ortaöğretimini başöğretmenlik ve Gemlik müftülüğü yapan babası Abdullah Fehmi Bey’in yanında tamamladı. İpek Böcekçiliği eğitimi veren Gemlik İpek Meslek Okulu’ndan (Darüllalim-i Harir) mezun oldu. İş hayatında ilk olarak Gemlik Reji İdaresi’nde stajyer olarak memurluk görevinde çalıştı. Hukuk alanında Gemlik mahkeme kaleminde çalıştı. Bankacılık alanında ise Bursa’da ki Ziraat Bankası veznedarlık sınavını kazandı ve veznedarlık görevi yaptı. Ziraat bankasında çalışırken College Francais de l’Assomption’da Fransızca eğitimi aldı ve mezun oldu. 1905 senesinde Deutsche Orient Bank’ın sınavını kazandı ve iş hayatını orda devam ettirmeye başladı. Akabinde İttihad-ı Milli bankasında çalışmaya başladı. Mahmut Celal Bayar 1903 senesinde Refet Bey’in kızı Reşide Bayar ile evlendi ve bu evliliğin üzerine Celal Bayar’ın Refii, Turgut ve Nilüfer adında üç çocuğu oldu.
2. Siyasi Kariyeri
2.1. İttihat ve Terakki Cemiyeti Dönemi
Celal Bayar’ın dayısı Mustafa Şevket sayesinde siyasete ilgi duymaya başlayan Celal Bayar, 1907 yılında İttihat ve Terakki cemiyetine üye oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti, II. Abdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı savaşmak ve o zaman yıkılmanın eşiğinden olan Osmanlı Devleti’ni kurtarmak için 3 Haziran 1889 günü kurulan siyasi bir cemiyettir. 1908 yılında gerçekleşen II.Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle beraber Celal Bayar’ın İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki görevleri arttı. İttihat ve Terakki’nin Bursa’dan sonra İzmir şubesininde başkanlığını yapan Mahmut Celal Bayar, çok büyük bir ittihatçıdır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne sadık ve bağlı olan Celal Bayar ölmeden önce şu sözleri söylemiştir: ”Benim asıl partim Demokrat Parti değil, İttihat ve Terakki Cemiyeti’dir”
Celal Bayar Birinci Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden arkadaşları Rahmi Bey ve Dr. Nazım Bey ile beraber Halka Doğru Cemiyeti’ni kurdu. Halka Doğru Cemiyeti, milliyetçilik ve halkçılığı, halkın yükseltilmesi gerektiğini savunan bir cemiyettir. 1919 senesinde bu cemiyetin dergisi olan Halka Doğru Dergi’si yayımlanmaya başlandı. Halka Doğru Dergi’si, o zamanki aydınlar ile cahil halk arasındaki bilgi farkını ve kopukluğu azaltma amacıyla çıkarılan bir dergidir. Toplam 52 tane sayısı yayınlanan Halka Doğru dergisi, II. Meşrutiyet dönemindeki önemli yayın organlarından biri olmuştur. Üstelik bu dergide Turgut Alp’in kendi imzasının da bulunduğu makaleler de vardır.
2.2. Kurtuluş Savaşı
İzmir, birçok konudan çok elverişli bir şehirdi bu yüzden Yunanistan İzmir’i ele geçirmek istiyordu. Ege Bölgesi’nde yaşayan insanlar geleceklerinin nasıl olucaklarını bilmediklerinden dolayı telaşlılardı. Celal Bayar hem halkı sakinleştirmek için yaptığı toplantılar ve halk ile konuşmalarında bu işgale karşı sessiz kalınmaması gerektiğini söylüyordu.
1918 yılının Aralık ayında İzmir’in işgaline karşı direnişi arttırmak amacıyla kurulan İzmir Müdafaa-i Hukuk-i Cemiyeti’nin yönetiminde aktif rol görev aldı. Cemiyetin düzenlediği bir mitingde Celal bayar şu sözleri söyledi; “Efendiler Memleketi tehdit eden felaket o kadar yakındır ki, bunun yalnız kitaplar çıkararak, gazeteler neşr ederek ve protesto notaları tevdi ederek önüne geçileceğini sanmak safdillik olur. Eğer zelil ve hakir yaşamak yerine mücadeleyi ve icabında ölmeyi tercih edebiliyorsak yapılacak tek şey vardır, memleketimizi müstevliye karşı müdafaaya karar vermeliyiz. O nasıl silah kuvvetine isnat ederek geliyorsa, biz de ona aynı tarzda mukabele etmeliyiz. Silaha sarılabiliyor muyuz? Buna cevap verelim! Eğer vereceğimiz cevap müsbet olacaksa, kurtuluş yolu vardır”
O zamanlar herhangi bir askeri rütbeye sahip olmayan Celal Bayar; bu işgalin müzakere ile değil, ancak silahlı çatışması ile bitebileceğini vurguluyordu. Celal Bayar’ın halkı bu şekilde bilinçlendirme ve örgütleme çalışmaları o bölgede ki Rumları endişelendirmeye başlamıştı. İttihatçı olduğu bilinen Celal Bayar için hakkında tutuklama emri çıkarılmıştı. Tutuklama emri yüzünden İzmir’de kalmanın artık güvenli olmadığını düşünen Celal Bayar, bir gece yarısı Aydın’a gitti. Yunan ordusu hızlıca Anadolu topraklarında ilerliyordu. 27 Mayıs günü yunanlılar Aydın'ı ele geçirdi.
Buna karşılık olarak Celal Bayar Aydın’da bir dayanma ordusu oluşturdu. 30 Haziran günü yapılan kanlı savaştan sonra Aydın Yunanlılardan arındırıldı. 4 Temmuz günü Aydın Yunanlılar tarafından tekrardan işgal edildi ve bunun üzerine Celal Bayar Aydın’dan ayrılma kararı aldı. Milli Kongre kararı ile 1919 yılı Eylül ayında Akhisar Milli Alay Kumandanlığına atandı. Celal Bayar komutasındaki bin kişi ile o bölgedeki direnişi sağlayan önemli kişilerden biridir. Cephede iç karışıklık olduğunu gören Celal Bayar bu sorunu iş dağılımı yaparak çözdü. Kendisine siyasi işleri, askeri işleri ise Yarbay Süleyman Sabri Bey’e verdi. 1919’ da yapılan seçimlerde Manisa Milletvekili seçildi ve İstanbul’da aranmasına rağmen son kez toplanacak olan Mebusan Meclisine katılmak için İstanbul’un yolunu tuttu.
Mecliste kurulan Felah-ı Vatan Grubuna önce sıcak bakmasada Rauf Orbay’ın ısrarları üzerine katılma kararı almıştır. 28 Ocak 1920 tarihinde gizli oturum şeklinde gerçekleştirilen toplantıdan sonra Misak-ı Milli kabul edildi. 17 Şubat 1920 tarihinde ise Misak-ı Milli kararlar tüm dünyaya ilan edilmiştir. Misak-ı Milli kararlar ile yeni bir dönem başlamıştı. 13 Mart 1920'de mecliste gerçekleştirilen toplantıda Celal Bayar işgalci kuvvetleri uyarıyor ve türk halkınada bu işgale karşı yardım etmesi için çağırıyordu. Bu konuşmadan üç gün sonra meclis işgal edildi ve cumhuriyet yanlısı milletvekilleri sürgün edildi. Kendini sürgün edilmekten kurtaran Celal Bayar ağır sıtma hastalığı olmasına rağmen artık İstanbul'da durmanın güvenli olmadığı düşünerek İstanbul’dan ayrıldı.
Ayrıldığı günlerde Mustafa Kemal’den Ankara’ya gelmesine dair bir davet mesajı aldı. Yola çıkan Celal Bayar Adıyaman, Bilecik ve son olarak Bursa’ya da gittikten sonra Ankara’ya gelmiştir. Ankara’ya gelmesiyle beraber Mustafa Kemal’den şifreli telgraf alması bir oldu. Mustafa Kemal Paşa Bursa’da ki Anzavur ayaklanmasının durdurulmasını istiyordu. Celal Bayar Bursa’daki askeri kuvvetleri toplayıp Balıkesir’den gelen Çerkez Ethem kuvvetlerinin de yardımıyla Anzavur ayaklanmasını durdurdu. Ne Yapacağını bilemeyen Celal Bayar, Mustafa Kemal’e danıştı. Mustafa Kemal Ankara’ya Manisa milletvekili olarak katılmasını söyledi. Celal Bayar Mustafa Kemal’in dediği gibi yaptı ve Ankara’ya geldi.
2.3. TBMM’deki Faaliyetleri
Celal Bayar mecliste çok etkindi. 1920 senesinin 23 Nisan günü TBMM açıldı. Celal Bayar yoğunluğu sebebiyle meclise iki hafta geç katılmak zorunda kaldı. Meclise gelmesiyle beraber uzmanlığı olan konularla ilgilenmeye başladı. Mecliste ekonomi encümeni mazbata muharriri olarak işe başladı. Bir müddet sonra Yusuf Bey’in Moskova’ya gitmesi üzerine onun yerine geçen Celal Bey ekonomi vekilliği görevini başarılı bir şekilde yapması üzerine Mustafa Kemal’in teklifi ile beraber 27 Şubat 1921 günü ekonomi vekilliğinin başına temelli olarak geçti. Celal Bayar bir taraftan Milli Mücadele için bütçe işiyle uğraşırken bir taraftan da bakanlıkların yeniden yapılandırma işiyle uğraştı. Mustafa Kemal’i en çok uğraştıran olaylar arasında olan Çerkez Ethem isyanının bastırılması konusunda etkin rol oynadı. İsyanın yok etmek için bir sürü yol denense bile Çerkez Ethem’in bu konuda ısrarcı olduğu görülünce, isyan İsmet İnönü komutasındaki Batı Cephesi Komutanlığı tarafından bastırılmıştı.
Celal Bayar, bu isyanın bastırılma yöntemi konusunda İsmet İnönü ve Mustafa Kemal ile aynı görüşte değildi. Celal Bayar isyanın daha barışçıl yöntemlerle sonuca bağlanabileceğini düşünüyordu. Ama bu fikir ayrılığı herhangi bir siyasi probleme yol açmadı. Sakarya Meydan Muharebesi için orduya mühimmat yardımı gerekiyordu. Bu ihtiyacın giderilmesi için Mustafa Kemal, Celal Bayar’dan mühimmat yardımı için Berlin ve Roma’da yapılan görüşmelere katılmasını ve bu görüşmelerin bir an önce sonuçlanmasını istemiştir. Celal Bayar, Lozan Konferansı’na temsilen katılan Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetinde ekonomi danışman olarak katıldı. Celal Bayar, Roma’daki işelrinin uzaması yüzünden Lozan görüşmelerine geç katılmak zorunda kaldı. Lozan görüşmelerinde Osmanlı borçları konusunda çözüme yaklaştırmayı başarmış ve hesaplamaların altın bazında yapılması yerine kupon bazında ödenmesini sağlamıştır. Bu ödeme yöntemi ile ülkeyi büyük bir ekonomik yükten kurtarmıştır.
Celal Bayar, 1923 Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerine Anadolu Rumeli Mudafa-i Hukuk Cemiyeti ile katıldı. Mecliste İzmir Milletvekili olarak tekrardan görev başına geçti. İttihatçıların büyük bir oranda temizlendiği seçimde, Celal Bayar ittihatçı olmasına rağmen bu riski göze aldı ve milletvekilliğine adaylığını koydu. Meclis öncelikli konular olan Lozan Barış Antlaşmasını ve Lozan dışında kalan sorunları gündemine aldı. Celal Bayar, Lozan sonrası yapılacak olan mübadele için kurulan bakanlığın başına geçti. Celal Bayar, bu görevde Yunanistan’da bulunan türkleri Türkiye’ye getirilmesi ve bu mübadele gerçekleştirilirken ülkenin ekonomisine zarar verecek herhangi bir olay olmamasına özen göstermiştir. Celal Bayar Mübadele Bakanlığı’ndaki görevini sürdürürken Atatürk’ten aldığı davet üzerine Çankaya Köşkü’ne gitti. Mustafa Kemal, Celal Bayar’a şu sözleri söyledi; “Yeni bir devletin temelleri atılıyor. Bankacılık, ticaret ve sanayi gibi önemli işler hala yabancıların ellerinde. Türklerin emeklerini destekleyecek, devletin ticaretine ve sanayisine yön verecek milli bankanın kurulması lazımdır.” 7 Temmuz 1924’’te Celal Bayar bakanlık görevinden ayrıldı. Türkiye’nin milli bankası olucak Türkiye İş Bankası’nı kurdu.
2.4. Demokrat Parti
1924 ve 1930 yıllarında iki kez çok partili hayata geçmeye çalışan Türkiye bu denemelerinde başarısız olmuştur. O dönemlerde ülkenin başında olan Cumhuriyet Halk Partisi artık devlet ile özdeşleşmeye başlamıştı. Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü sonrası ikinci Cumhurbaşkanı olarak ülkenin başına geçen İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı’nın da başlamasıyla kendini gösteren cumhuriyet karşıtı insanların ülkenin başına geçmesine engel olmuştur. Bu şekilde ülkede iki başlılığın önünü kesmiştir. Savaşın ülkenin ekonomisini kötü etkilemesi üzerine büyük kentlerde karaborsacılığı arttırdı. Bu olay halk arası maddi farklılıklara yol açtı. Bundan dolayı devlet Varlık vergisini çıkardı. Akabinde bir sürü ekonomik sorun oluştu ve devlet hepsine çözüm aramakla uğraşıyordu.
II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle beraber demokrasi tüm dünyada dillendirilmeye başlamıştı. II. Dünya Savaşı’nın kazanları arasında olan Sovyetler Birliği’nin başında olan Stalin, Türkiye topraklarında olan Kars, Ardahan ve Artvin’i istiyordu. Bu olay sonrası Sovyetler Birliği yerine Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’ye yaklaşan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1945 senesinin 19 Mayıs günü yaptığı konuşmada bu eylemlerini açıkladı. 1945’te yapılan bütçe görüşmeleri ile beraber Türkiye Büyük Millet Meclisi içersindeki muhalefet kişiler ortaya çıkmıştı. Feridun Fikri Düşünsel, Celal Bayar, Adnan Menderes, Emin Sazak ve Yusuf Hikmet Bayur’dan bütçe ayarlanmasına hayır oyu çıkmıştı. Asıl fikir ayrılığı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu konuşulurken çıktı. Celal Bayar ve Emin Sazak bu kanun hakkında bazı maddeler hakkında sert eleştirilerde bulundular. Bu yasa hakkında görüşüldüğü zamanlarda Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koralta, Fuad Köpülü Cumhuriyet Halk Partisi’ne Dörtlü Takrir isimli bir önergede bulundular ama bu önerge CHP tarafından reddedildi. Bunun üzerine Adnan Menderes ve Fuad Köprülü, Cumhuriyet Halk Partisi’ni aşağılayıcı yazılar yayınlamaya başladılar. Önce Adnan Menderes ve sonra Fuad Köprülü, Refik Koraltan ve Celal Bayar Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ettiler. 1 Aralık 1945 tarihinde parti kuracaklarını açıklayan Celal Bayar, Cumhurbaşkanı İnönü tarafından da gerekli olan desteği aldıktan sonra 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti kuruldu.
2.5. Cumhurbaşkanlığı Dönemi
1950 seçimlerinde oyların %53’ünü alarak büyük bir başarı gösteren Demokrat Parti, Cumhuriyet Dönemi boyunca Cumhuriyet Halk Partisi dışında iktidara geçen ilk parti oldu. Demokrat Parti’nin muhalefet olduğu zamanlarda Celal Bayar, Cumhurbaşkanı olmak yerine bakanlar kurulunun başında olmayı tercih ettiğini sıkça dile getirmişti. Fakat değişimlerden önce fikri değişen Celal Bayar, 22 Mayıs 1050’de Cumhurbaşkanı seçildi. Aynı şekilde 1955 ve 1957 seçimlerinde de en fazla oyu toplayarak Cumhurbaşkanı seçilen Celal Bayar, 27 Mayıs Darbesi’ne kadar görevde kaldı. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’den sonra 3. Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, askeri geçmişi olmayarak seçilen ilk Cumhurbaşkanı’dır. Demokrat Parti başkanlığı görevinden ayrılmasına rağmen Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu zaman Adnan Menderes ile beraber birinci dereceden söz sahibi biriydi. Kullandığı aksesuarlardan ve simgeleşen davranışlarıyla hep Demokrat Parti’nin başında ki kişi izlenimini yarattı. Seçim zamanlarında etkin bir şekilde yapılan propagandalara katıldı. Bu davranışıyla muhalefet partiler tarafından sıkça eleştiri aldı.
Celal Bayar Batı blokuyla ilişkileri yakın tutmaya çalıştı. Türkiye NATO’ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) katıldı. Bu sebeple bir çok yurtdışı seyahati yapan Celal Bayar, 1954’te Amerika Birleşik Devletleri’ne Yaptığı gezi ile ABD’ye resmi ziyarette bulunan ilk Türkiye Cumhurbaşkanı oldu. 1957 seçimleri öncesi Demokrat Parti’nin İstanbul’da yaptığı bir mitingde “Türkiye'nin gelecek 30 sene içerisinde “Minik Amerika” olacağını” açıkladı.
10 senelik Demokrat Parti iktidarında Türk toplumunda büyük değişimler yaşandı. Devletin ekonomik ağırlığı azaltılmamasına rağmen halkın siyasal katılımı arttırıldı. Tek partinin etkin olduğu laiklik politikasından uzaklaşıldı. Ama 1950’lerin ikinci yarısında kendini gösteren ekonomik kriz sonrası Demokrat Parti’nin otorite seviyesi gittikçe artmaya başladı ve muhalefet partilere karşı üstünlük koymaya başladı.
27 Mayıs Darbesi
Demokrat Parti’nin gitgide artan otoritesi üzerine artan hoşnutsuzluk yararlanan askerlerin 27 Mayıs 1960 tarihinde çıkardığı ve sonucunda Demokrat Parti iktidarını deviren askeri müdahaledir. Darbe sabahı Çankaya Köşkü’nde olan Celal Bayar, kapısına gelen subaylara ilk olarak direnmeye çalıştı ama bu girişimi başarısız olunca cebindeki silahı kendine tutarak intihar girişiminde bulundu. Ama Celal Bayar’dan hızlı olan subaylar bu girişimi hemen durdurdu. Celal Bayar ve diğer Demokrat Parti yöneticileri birlikte tutuklandılar. Mahkeme karşısında “vatana ihanet” ve “anayasa ihlali” suçlamalarıyla Yassıada’da bulunan Yüksek Adalet Divanı’nda yargılandılar. Celal Bayar, Yassıada’da tutuklu olduğu dönem 25 Eylül 1960 tarihinde Düşükler Yassıada filmine tepki amacıyla bel kemeriyle intihar girişiminde bulundu ama bu girişiminde de başarısız oldu. 1961 yılının 15 Eylül günü idama mahkum edildi. İdam hükmünün verildiği zaman 78 yaşında olan Celal Bayar’ın cezası Milli Birlik Komitesi tarafından müebbet hapse çevrildi. Celal Bayar Yassıada Cezaevi’nden Kayseri Cezaevi’ne nakledildi.
Celal Bayar, hastalığının ilerlemesiyle beraber 14 Şubat 1962 tarihinde tedavisi için Ankara götürüldü. Beş gün sonra tekrar Kayseri’ye getirildi. 1963 senesinin ilk aylarında Celal Bayar’ın hastalığı sebebiyle o zamanki Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’den affı gündeme geldi. Celal Bayar’ın hastalığı sebebiyle hükümet cezasını altı ay ertelendi. 22 Mart 1963 tarihinde tahliye edildi. 23 Mart 1963’te Kayseri’den Ankara’ya giden Celal Bayar’ı büyük bir kalabalık ve konvoy karşıladı. Bu coşkulu karşılama Demokrat Partisi karşıtı halk tarafından çok tepki gördü. Bu tepkiler Celal Bayar’ın kaldığı evin ve Adalet Partisi binasının taşlanmasına kadar gitti. 28 Mart 1963’te Celal Bayar’ın cezasının ertelenmesi kararı yürürlükten kaldırıldı. Bu gelişmeyle beraber altı ay boyunca Ankara Devlet Hastanesinde gözetimde tutulan Celal Bayar’in sağlık durumunda herhangi bir değişiklik yaşanmamasına rağmen cezaevine geri gönderildi.
8 Temmuz 1966 tarihinde Celal Bayar hakkında döneminin cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın eline geçen adli sağlık raporuyla, Anayasa’nın 97. maddesinde yazılı olanlara dayanılarak serbest bırakıldı ve affedildi. Dönemin iktidar partisi olan Adalet Partisi 8 Ağustos 1966 tarihinde çıkardığı yeni af yasasıyla beraber ömür boyu hapis cezasına sahip bütün Demokrat Parti üyeleri serbest bırakıldı.
Sonraki Yıllar
Özgürlüğüne kavuşan Celal Bayar, ilk iş olarak Demokrat Parti’lilerin siyasal haklarının geri kazanması için uğraştı. 1968 senesinde kendisi gibi siyasal haklarını kaybetmiş Demokrat Parti’lilerin haklarını geri kazanmaları için bir kulüp kurdu. 14 Mayıs 1969 tarihinde İsmet İnönü ile yaptığı görüşmede haklarını geri kazanmaları için gereken anayasa değişikliği hakkında konuştu. İnönü’nün yardımıyla Anayasa değişikliği mecliste onaylandı. Ancak bu değişikliğin Cumhuriyet Senatosu’ndan geçmeden önce dönemin Cumhurbaşkanı olan Cevdet Sunay ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında seçimlerden önce herhangi bir karışıklık çıkmaması için bu değişiklik seçim sonrasına kadar askıya alındı. Seçimlerden sonra bu değişiklik Cumhuriyet Senatosu’nda görüşüldü ve 6 Kasım 1696’da kabul edildi. Ancak Türkiye İşçi Partisi’nin bu değişikliğin iptal edilmesi talebi Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilince değişiklik iptal edildi.
Cezaları bağışlanan Celal Bayar, 1961 Anayasası’na göre geçmişte cumhurbaşkanlığı yaptığı için Cumhuriyet Senatosu’na doğal olarak üye olmuş oluyor.
Demokrat Parti’lilerin affedilmesi üzerine büyük bir çoğunluğunun Adalet Partisi’ne geçmesi üzerine Celal Bayar’da 1975 senato seçimlerinde Adalet Partisi’ni savunmuştur. Bursa’da yapılan Adalet Partisi mitinginde, Süleyman Demirel ile beraber kürsüye çıkmış ve konuşmuştur. Celal Bayar’ın bu hareketi o dönemde sağ siyasal güçleri birleştirici bir simge olarak sayıldı.
Ölümü
Celal Bayar, uzun süreler boyunca yaşadığı konjestif kalp yetmezliği sebebiyle kaldırıldığı İstanbul Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Merkezinde tedavi görürken 1986 senesinin 22 Ağustos günü 103 yaşında hayata gözlerini yumdu. Öldüğü zaman dünyanın en yaşlı politikacısıydı.
Ölümünün ardından bazı basın organları ve bazı siyasi partiler Celal Bayar’ın Anıtkabir’e defnedilmesini gündeme getirdi. Ama tüm bu konuşulanlar Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in karşı çıkması üzerine reddedildi.
Celal Bayar’ın cenazesi, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in de katılımıyla 28 Ağustos 1986’da gerçekleşti. Umurbey’de toprağa verildi.
6. Kaynakça
(KÜTÜPHANE VE ARŞİV HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI, n.d.)
(Özdemir, n.d., #)
(Şahin & Tunç, n.d., #)
(BAYAR, Celâl - TDV İSlâm Ansiklopedisi, n.d.)
Demir, Ş. (2012). Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ve demokrat parti hükümetinin kurulması (1950). History Studies, 4(2), 121-234.
(Yalansız, n.d.)
(T.C.CUMHURBAŞKANLIĞI : Celal BAYAR, n.d.)
(Tan, n.d.)
Özgen, İ. F. (2007). Cumhuriyet Dönemi’nde Celâl Bayar’ın Siyasî Ve İktisadî Faaliyetleri (1923-27 Mayıs 1960) (Doctoral dissertation, Marmara Universitesi (Turkey)).
Özilter, M. (2019). Celal Bayar'ın cumhurbaşkanlığı dönemindeki yurtdışı seyahatleri (1950-1960) (Master's thesis, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı).
Eroğul, C. (2019). Demokrat Parti: tarihi ve ideolojisi. Yordam Kitap.
Nurgül, A. K. I. N. CELAL BAYAR’IN BAŞBAKANLIĞI DÖNEMİNDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI. Tarih ve Gelecek Dergisi, 2(1), 129-153.
SEZAN, C. S. (2020). CELAL BAYAR’IN VEFATININ TÜRK BASININA YANSIMASI.
Erogul, C. (1970). Demokrat Parti. Ankara: AUSBF Yayinlan.
Keskin, Y. U. S. U. F. (2012). Demokrat parti iktidarı ve günümüze yansımaları. Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(2).
(Celal Bayar öLümüne Yakın Söyledi: Benim asıl Partim İTtihat Ve Terakki'dir, 2020)