Bülbülü Öldürmek Eserinin Walter Lipmann'ın Kamuoyu Teoremi Bağlamında İncelenmesi
- Kemal Çeliktaş
- 1 Eki 2024
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Ara 2024
Büyük Buhran Dönemi’nde geçen bir hikayeye sahip olan Bülbülü Öldürmek eseri, dönem içerisindeki sosyal yapıyı ve karar mekanizmasını pek başarılı şekilde açıklayan romanlardan biridir. Eser; insanların çoğunlukçu yapıya olan yatkınlıklarını ve bireyin kendisinden önceki jenerasyonlardan etkilenmesini, dönem anlatısının gerçekçiliği bağlamında açıklamıştır. Yaptığı bu eleştirilerden ötürü roman, Amerikan yazar ve siyasi yorumcu olan Walter Lippmann’ın Kamuoyu kitabında yazdığı içerikle benzerlikler göstermektedir. Lippmann, kitabında sahip olduğu teoremde insanların karar mekanizmasındaki hatalardan ve açıklardan bahsederek hiçbir sistemin mükemmel olmadığını anlatmaya çalışmıştır. Bu teoremin, Bülbülü Öldürmek kitabında karşılık gördüğünü fark etmek mümkündür. Bu makalede de, Bülbülü Öldürmek eserinin Lippmann’ın Kamuoyu teoremi bağlamında incelenmesi işlenecektir.
Bülbülü Öldürmek romanı, yaptığı dönem anlatısında sahip olduğu gerçekçilik nedeniyle döneme sosyal açıdan bakan önemli bir perspektife sahiptir. Bu perspektif, eserin ensinlenildiği dönemde çıkarılan Kamuoyu kitabının konusu ve fikri ile ileri düzeyde benzerlikler göstermektedir. Buna örnek olarak, eserin ana karakteri Scout Finch’e çevresi tarafından empoze edilen fikirler verilebilmektedir: “Çünkü temelde hepsi, tüm zenciler yalan söyler, bütün zenciler ahlaksızdır, bütün zencilerin gözleri beyaz kadınlardadır görüşlerinden hareket ederek karar vereceğinize inanıyorlardı.” benzeri alıntılarda tanıklık edilebilen düşünce, insanların birbirlerine yaptığı bilgi aktarımları ve kuruntuları empoze etme isteğini ortaya koymaktadır (Lee, 2014: 169). Bilginin bu gibi hususlarda alınıp aktarılması veya çoğunluk nedenli kabul görmesi; eser içerisinde fazlasıyla karşılaşılan bir durumdur ve Lippmann’ın teoremi ile örtüşen bir eleştiridir: “O, bir şeyin nasıl yapılacağını bilen ama kendisi tam olarak yapamayan insanlardan biriydi. Çoğu zaman, sanatını nasıl yaptığını bilmeyecek kadar ikinci doğası olan virtüözlerden daha iyi öğretmenlerdir.” Lippmann’ın tezi, bireyin sorgulayıp asıl doğruyu bulmaktan ziyade kendisine dayatılan fikri benimsemesinin daha olası bir durum olduğunu ve bu fikri aldığı şekilde aktarma görevini kendisine bir zorunluluk görmesini özetlemektedir (Lippmann, 2002: 99). Bu bağlamda Bülbülü Öldürmek eseri, bireyin alınan bilgiyi aktarma ve kendisine dayatılan fikri kabul etme gibi konuları Scout karakterinin gözünden işlemeyi başarmış bir romandır. Karakterin; kendisine verilen bilgilerin temelsiz olduğunu fark etmesi, büyüklerinden gördüğü çoğu eylem ve düşünceyi doğru olarak kabul etmesi benzeri olaylar Kamuoyu teoremini içerisinde barındırmaktadır.
Eserin Kamuoyu teoremiyle kesiştiği başka bir açı ise halka bir bilginin nasıl yansıtıldığıdır. Lippmann’ın teoremi; insanların kendi etraflarındaki dünya dışındaki diğer görüşleri pek de umursamadığını ve umursamayacağını, bu insanların kendilerine verilen bilgilerle yetindiğini dile getirmiştir:
“Yaşadıkları ve çalıştıkları yerin geleneklerini ve belirgin karakterini bilebilirlerdi. Ancak dış dünyayı kavramaları gerekiyordu ve bunu ne içgüdüsel olarak kavrayabiliyorlardı ne de sadece yaşayarak onun güvenilir bilgisini özümseyebiliyorlardı.” (Lippmann, 2002: 128)
Kamuoyu teoreminin bu bakış açısı, eserde karşılık bulabilen bir başka açıdır. Bülbülü Öldürmek eserini teorem ile bağdaştıran bu açı, insanların kendi bildiğini okuması ve herhangi bir bilgi verilmediği sürece kendi bildiğini okumaya devam etmesidir: “İşin gülünç yanı da Atticus onu kuşlar kadar özgür kılabilirdi, ama beklemek... Hayır, bayım. Nasıl olduklarını bilirsiniz. Düşmez kalkmaz bir Allah.” gibi bölümler Kamuoyu teoreminin kitaptaki varlığına birer kanıttır (Lee, 2014: 198). Dışarıdan yeni bir bilgi getirilmediği sürece, söz konusu kesimin kendisine mevcut ana kadar verilmiş tüm bilgilere bağlı kalması; roman içerisinde hem beyazlardan siyahilere doğru yaşanan bilgi aktarımında, hem de beyazların kendileri arasındaki bilgi aktarımında gözlemlenebilmektedir.
Karakterlerde oluşan bu bilgi eksiklikleri; eser içerisinde anlatılan mevcut sistemin yeterli olmadığını, halihazırdaki sistem ile zaten başarılı olunamayacağını ve sistemin hatalarını düzeltmenin ancak iletişimin artırılmasıyla mümkün olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu durumun örneklerinden biri, Atticus karakterinin siyahiler ile iletişim içerisinde olması sebebiyle diğer beyazlara kıyasla daha hoşgörülü olmasıdır. Atticus; Lippmann’ın tezinde bahsettiği gibi iletişim kurarak kesimler arasında oluşan fanusların dışına çıkmış, çevresinde oluşan çoğunluk görüşünü reddetmiştir. Bu durum, ana karakter Scout’a da yansımış ve bu fanusun kırılışını kendi ailesi içerisinde gözlemlemiştir. Scout; Atticus ve Alexandra Hala karakterleri arasında yaşanan çatışmalar sayesinde çoğunlukçu ve hoşgörücü bakış açılarını inceleme fırsatı yakalamıştır: “Bay Ewell onu öldürecek olursa, bizde açlıktan ölürdük. Alexandra Hala tarafından yetiştirilirdik. Onun da ilk işi Calpurnia’yı kovmak olurdu.” benzeri monologlar ile Scout karakteri zıt bakış açıları arasındaki farklılığı dile getirmiştir (Lee, 2014: 180). Böylece Scout, aslında fanusun kırılmasından uç bir düzeyde etkilendiğini açığa vermiş ve Lippmann’ın teoreminin kitaptaki varlığını kanıtlamıştır.
Algıların iletişim kurularak kırılabildiği teoremini gerçekçi ve temelli bir yapıda işlemiş olan eser, çeşitli karakterlerin bakış açılarından anlatmışır. Karakterler arasında yaşanan çatışmaların ve hareketlenmelerin; aslında Walter Lippmann’ın Kamuoyu teoreminde anlattığı gibi çoğunlukçu fikre uyum sağlamaları veya sorgulama, iletişim kurma gibi yöntemler sayesinde bu algıların dışına çıkmaları yüzünden kaynaklandığını açıklamıştır. İnsanların kendilerine empoze edilen fikir ve kuralları sorgulamaktan ziyade aktarma konusundaki eğilimi; gerek karakterler arasındaki iletişim sıkıntılarında, gerekse karakterlerin bulundukları durumlar hakkında yaptıkları özeleştirilerde gözlemlenebilmektedir. Yapılan özeleştiriler sonucu olarak çıkarılabilen toplum fikri, kişinin sorgulamak yerine aldığı bilgiyi kendi dünyası olarak görme eğilimini ve diğer insanları umursama konusundaki acizliğini yansıtlmaktadır. Toplum; bu bağlamda eser içerisinde yeni bir doğru getirilmediği sürece elindeki bilgiye sadık kalan ve bu bilgi etrafında toplanma uğruna iç kesimlerin birbirleri arası iletişimini kesmeyi göze alabilen bir olgu olarak işlenmiştir. Bu yüzden eser, Lippmann’ın teoremindeki sistem eleştirisini almış ve bunu belirli karakterlerin fikirleri olarak vermiştir. Roman; verilen bu fikrin alınmasını kolaylaştıracak biçimde, karakterlerin işlenen düşünce biçimleri adı altında yaşadıkları çatışmalarla ve bu çatışmaların analizi yerine geçebilecek monologlarla desteklenmiştir. Bu sayede kitapta işlenen teorem tamamlanmış ve teoremin gerçekten dünyada incelenebilecek örnekleri olabileceğini gözler önüne sermiştir.
Kaynakça:
Lee, Harper. Bülbülü Öldürmek. İstanbul: Oda Yayınları, 2014.
Lippmann, Walter. Kamuoyu. 2002.