top of page

Bin Muhteşem Güneş Eseri ve Persepolis Eserinde Otorite Figürünün Kadın Odaklı Uygulamalarında Korku Teması

Korku, bireylerin verilen kararlarda kendilerini ön plana koymasını sağlayan etkenlerden biridir. Eğer bir korku durumu söz konusu ise, insanların içgüdüleri sadece kendi ihtiyaç ve isteklerini düşünmeye yönelir. Oluşturulan korku, genellikle bir sığınma noktası veya kaçış yolu aramaya zorlar; kısacası, insanları duygusal ve psikolojik olarak güçsüzleştiren bir kavram olarak tanımlanabilir. Bu yüzden, tarih boyunca otorite figürleri, toplumu kontrol altına almak ve kendi iktidarlarını pekiştirmek için çeşitli korku unsurları kullanmıştır. Din üzerinden yönetilen toplumlarda ise korku teması, kadınları odağa alarak uygulanmıştır. Bu durumun sebebi, çoğunluğu veya tamamen erkek tarafından yönetilen ülkelerin yürürlükteki yasalarının kadınları güçsüzleştirip kontrol etmeyi kolaylaştırmasıdır. Kadın üzerinde korkuyla oluşturulmaya çalışılan baskı mekanizması, toplumsal olaylardan politikaya, sinemadan edebiyata kadar her alanda kendini göstermiştir. Edebiyat alanında Persepolis ve Bin Muhteşem Güneş eserleri, iktidarın kadının çöküşündeki yerini kadın ağzından anlatarak konu hakkındaki farkındalığı artırmaya yönelik kitaplardır. Her iki kitap da benzer coğrafyalarda geçtiği için yaratılan korkunun sonuçları da benzerlik göstermektedir. Kadınların geleceklerine dair kaygıları, onları erkeklere muhtaç olmaya sürüklemektedir. Ayrıca, yaratılan korku ile birlikte özgürlükleri ellerinden alınan kadınların kurtulmak için gösterdikleri çabalar, eserlerde önemli bir yer tutmaktadır. Bu makalede, Persepolis ve Bin Muhteşem Güneş eserlerinde otoritenin kadınlar üzerinde yarattığı korkunun farklı boyutları analiz edilecektir. 


Otoritenin kadına yaşattığı korku, bireylerin geleceklerinden şüphe etmesine neden olmaktadır. Persepolis eserinde korkunun şüpheye dönüşmesi, İslam Devrimi ile getirilen Cumhuriyet yönetimi altında belirginleşir. Yönetimin kullandığı yasalar, kadının ülke içindeki konumunu olumsuz etkilemiştir. Yeni otoritenin ortaya çıkmasıyla birlikte, siyasi ve ekonomik alanda etkin olma imkanı kısıtlanmış, aynı zamanda kültürel ve sosyal alanlarda da ülke içinde kadınlar; şiddet, taciz, hakaret gibi birçok sorunla karşılaşmışlardır. Persepolis eserinde bu kaygıya maruz kalan ana karakter Marjane, “Eğitimli, özgür bir kadın olmak istiyordum. Bilginin peşinden gitmek kansere neden olacaksa da sorun değildi.”(Satrapi, 2022:80) sözüyle kendini geliştirme isteğini belirtse de yönetimin özellikle kadınlara uyguladığı baskılar buna izin vermemiştir. Gelişimine engel olunduğunu gören Marjane, istemeden de olsa kendi geleceğinden şüphe etmeye başlamıştır. Ayrıca bu durumu sıkıntı eden sadece Marjane gibi gözükse de arka planda kalan ailesi de siyasal değişikliklerle tanışıklığı olduğu için Marjane’in geleceğini göz önünde bulundurarak bazı kararlar vermişlerdir. Örnek olarak, boşanacağını tahmin etmesine rağmen, doğruyu ve yanlışı ayırt etmesi kendi başına öğrenmesi için evlenmesine izin vermeleri, Marjane’in dik duruş sergilemesine ve din üzerinden yaratılan korkulara göz yummamasına sebep olmuştur. Bu durum, özellikle ailedeki erkek figür, karar verici olarak görülen babanın hareketleriyle şekillenmektedir ve sonucunda toplumun genç bir kadını olan Marjane’in benlik farkındalığını etkilemiştir. Benzer coğrafyada geçen bir toplumu anlatan Bin Muhteşem Güneş eseri de otoritenin kadına yaşattığı korku temasını işlemektedir. Afganistan iktidarının şeriat adı altında koyduğu katı kurallar, kadınları her alanda olumsuz etkilemiştir ve hayatları adına bir iç sorgulamaya neden olmuştur çünkü bu yasaların tamamı kadın aleyhinedir. Bu durumda, iş imkanı kalmayan, sosyal çevre edinemeyen ve tek başına dışarı çıkamayan kadınlar, sadece temel ihtiyaçları ile sınırlı, monoton bir yaşama mahkum edilmiştir. Otoritenin yarattığı korku ve beraberinde gelen baskı, Meryem’e sorgulamayı ve kendine ait bir yaşamı olduğunu unutturmuştur bu yüzden Meryem zorla evlendirildikten sonra herhangi bir gelecek kaygısı yaşamamıştır. Leyla ise kendi benliği dışında her şeyini kaybetmiştir. Dönemin Afganistan toplumunda, Leyla’nın tek bir seçeneği vardır: bir erkeğin himayesi altında bulunmak. Otoritenin kadınlarda yarattığı korku, Leyla’yı Raşit ile evlenmeye ve onun istekleri doğrultusunda hayatını devam ettirmeye mecbur bırakmıştır. “Buna ne derdin, ha? Ya da kalkıp Taliban'a gidebilir, seninle ilgili kuşkularım olduğunu söyleyebilirim. Bu kadar basit işte. Kimin sözüne inanırlar dersin? Sana ne yaparlar dersin?”(Hosseini, 2015:289) alıntısında görüldüğü üzere, Raşit otorite tarafından kadına yaşatılan korkuyu kendi konforu için kullanmaktadır. Kısacası, otoritenin kadınlarda yarattığı korku, bireylerin gelecekleri hakkında şüpheye düşmelerine ve sonucunda tek çarenin erkeğin himayesi altına girmek olduğunu düşünmelerine sebep olmaktadır. Son olarak, “Ayrıca, Zaman Kaka\nn dediğine göre, bazen kayaların yer değiştirmesi derinlerde, çok çok derinlerde olurmuş; aşağıda çok güçlü, korkutucu şeyler olup biterken biz burada, yüzeyde yalnızca hafif bir sarsıntı hissedermişiz.”(Hosseini, 2015:332) alıntısı odağa alındığında, kadınların oluşturulan korku sebebiyle kendi benliklerini kaybettikleri ve iç dünyalarına birçok düşünceyi hapsederek yaşamak zorunda olduğu söylenebilir. 


Yönetim tarafından tetiklenen korku, bazı zamanlarda kadınların benliklerini fark etmelerine ve kendileri için iyi bir seçim yapma ihtiyacı hissetmelerine neden olmaktadır. İki eserde de “Kızların okula gitmesi yasaklanmıştır. Bütün kız okulları kapatılacaktır. Kadınların çalışması yasaklanmıştır.”(Hosseini, 2015:285) gibi kurallar bulunduğu için kadınlar iradelerinden ve gelecekte olacaklardan kötü anlamda şüphe duymaktadırlar. Persepolis ve Bin Muhteşem Güneş eserlerinde, bu gelecek kaygılarından ötürü kadınların kaçış çabaları karşımıza çıkar. “Ama senin kişiliğini ve şimdiye dek aldığın eğitimi göz önüne alınca, İran’dan ayrılmanın daha iyi olacağını düşünüyoruz.”(Satrapi, 2022:154) alıntısında görüldüğü üzere, Marjane’in ebeveynleri otoritenin baskısına daha fazla maruz kalmaması için bir kaçış yolu olarak yurt dışına, Viyana’ya, gitmesini istemişlerdir. Gittiği ülkedeki sosyal çevresinde, İran’daki günlük hayatından farklı bir giyim ve düşünüş tarzı benimseyerek otoritenin baskıladığı korkuyu umursamıyormuş izlenimi vermesi, Marjane’in içgüdüsel olarak oluşturduğu kaçış yollarından biridir. Kitabın Marjane’in Fransa’ya giderek mutlu bir şekilde sonlanması, kadınların kurtuluş yollarını ararken pes etmemesi mesajını iletmektedir. Bin Muhteşem Güneş eserinde yer alan kaçış yollarından biri, Persepolis eseriyle benzer bir şekilde, yurt dışına çıkmak ve Pakistan sınırına geçmektir. Leyla ve Meryem’in bu konudaki girişimleri, yönetimin katı kurallarına sahip sınır askerleri tarafından engellenmiştir. Böyle bir girişimde bulundukları için ağır cezalara maruz kalmış ve eve geri gönderilmişlerdir. Kaçış çabalarının sonucunda hem otoritenin gücünden şiddet görmüşler, hem de Raşit tarafından eziyetle karşılaşmışlardır. Bu nedenle, otoritenin kurduğu yasalar, kadınlara sadece tek bir şans bırakmıştır: evin otoritesi olan Raşit'i öldürmek. Dönemin toplumunda en büyük suç olarak görülen bu eylem, aslında kadınların benliklerini koruyarak bir yaşam sürdürmeleri için tek ve son kaçış yoludur. 


Otoritenin kadına yönelik korku uygulamaları, benzer tarihi geçmişe sahip Afganistan ve İran topraklarında geçen Bin Muhteşem Güneş ve Persepolis eserlerinde işlenmiştir. Otoritenin medya ve hukuk alanındaki değişiklikler, bu korkunun aktarımında kullanılan araçlar arasında yer almaktadır. Persepolis eserinde otoritenin yarattığı korku, kadınların iş, ekonomik fırsatlar ve sosyal hayat konusundaki kaygılarını artırmış, bu da İran toplumundan uzaklaşma ve yurt dışına gitme düşüncesini doğurmuştur. Marjane'in hikayesi, Fransa'ya giderek kendisi ve ailesinin kaçış çabasının karşılığını aldığını göstererek sonlanır. Bin Muhteşem Güneş eserinde ise otorite tarafından baskılanan korku, kadınların gelecek endişeleri doğrultusunda yurt dışına kaçma fikrini doğurmuştur. Ancak Leyla ve Meryem’in bu yöndeki girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması, onlara tek bir çare kaldığını göstermiştir. Ardından, kadınların iş birliğiyle erkeğin öldürülmesi, doğru kaçış yolunu bulduklarını öğretmiştir. Sonuç olarak, Bin Muhteşem Güneş ve Persepolis eserleri, korku temasını kadın odaklı bir perspektifle ele almaktadır. Eserlerde, kadınların psikolojik durumu ve yaşamları için gösterdikleri kaçış çabaları, otoritenin uyguladığı korku ve baskı konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla işlenmiştir. 



Kaynakça:

Satrapi, Marjane. Persepolis. Çev. Bülent Kale. İthaki Yayınları, 2006.

Hosseini, Khaled. Bin Muhteşem Güneş. Çev. Püren Özgören. Everest Yayınları, 2007. 


bottom of page