Acı ve Ölüme Tepkinin Veba Eseri Üzerinde İncelenmesi
- Hilal Duru Kızılok
- 25 Kas 2024
- 3 dakikada okunur
Ölüm ve acı, insanın doğasında bulunan unsurlardandır. Dünya edebiyatında önemli bir yere sahip olan Veba eseri kurgusal bir veba salgınında yaşanılan olaylar ve verilen mücadeleden bahsedilirken karşılaşılan konulardan biri de bireylerin salgın süreci içerisinde yaşadıkları ölüm ve acıları karşılama biçimleridir. İnsanlığı çoğunluğu geçmişten günümüze kadar yaşantıları boyunca acılar ve ölümlerle karşılaşmıştır, karşılaşmaya da devam edecektir. İnsanlar, zorlukları farklı karşılama yöntemleri olmuştur ve yöntemler zaman içerisinde tekrar değişiklik gösterebilmektedir. Bu makale içerisinde Veba eserindeki bireylerin acı ve ölüm üzerine durumu kabullenmesi veya içsel bir uyanışa gitmesi olarak iki yan tez üzerinden incelenecektir.
Bireyler, doğumdan ölümüne kadar olan süreçte çevrelerinde gerçekleşen durumlardan dolayı acılar ve ölümlerle yüzleşmek zorunda kalırlar. İnsan, kendileri için kaçınlamaz olan acı ve ölüme tepki olarak içsel bir uyanışla karşılaşabilmekte ve varoluşsal sorgulamalara yönlenir. Albert Camus hayatı anlamlandırmayı savunmaktadır, dolayısıyla Veba eserinde de içsel sorgulama ve uyanış etkilerine yer verilmiştir. Paneloux, Othon’un oğlununun ölümünü izlemesinin ardında verilen “Ama bir çocuğun ölümünü uzun uzadıya izlediği uzun uzadıya izlediğ o günden sonra değişmiş gibiydi.” (Camus 219) ifadesi bireyin sorgulama sürecine girdiğinin ve yaşadığı acı deneyiminin ardından eski fatalist Paneloux olmanın dışına çıkıp bir uyanış durumuna girdiğinin göstergesidir. Paneloux yaşadığı deneyim sonrasında girdiği varoluşsal sorgulamalar nedeniyle gerçekleştirdiği uyanış Paneloux’nun hayatı anlamlandırma biçimini değiştirmiştir ve geri dönüşü olmayan bir değişim yoluna girmiştir. Aynı olay sonucunda Paneloux’nun “'Ah doctor!' dedi üzüntüyle, 'Tanrı’nın lütfu denilen şeyi şimdi anladım.'” (Camus 217) söylemi yaşamış olduğu aydınlanmanın bir diğer göstergesidir. Paneloux, vaazler ile halka aktarmaya çalıştığı dinsel ve kaderci düşüncelerinin yaşadığı içsel sorgulama sonucunda kendi düşüncelerini bile daha öncesinde tamamen anlamadığının ve gerçeği farketmesiyle bir uyanış yaşamıştır.
Ölüm ve acı karşısında tepki, içsel uyanışın yanı sıra durumu kabullenme olarak da ortaya çıkabilmektedir. Kabullenme durumu, eserde insanların salgını kaderleri olarak görmeleri sonucunda doğmuştur. Rahip Paneloux’nun "Evrenin uçsuz bucaksız ambarında, karşı çıkılması olanaksız bu felaket, samanı tohumdan ayırıncaya kadar insanlık buğdayını dövüp duracak." (Camus 100) ifadesi ile insanlara bu felakete karşı savunmasız oldukları benimsetilir. Fatalist düşünceleri nedeniyle ölümleri ve acıları kaçınılmaz bir kader olarak belirterek ölüm normalleştirilir. Ölümü ve acıyı zamanla normalleştirme kitabın "Bununla birlikte, bazı evlerden inlemeler yükseliyordu. Önceleri böyle bir şey olduğunda, sokakta durup kulak kabartan meraklılara rastlanırdı sıklıkla. Ancak, bu uzun uyarı işaretlerinden sonra, herkesin yüreği sanki sertleşmiş gibiydi ve sanki bu ilenmeler insanların doğal diliymiş gibi, herkes bunları duya duya yürüyor ya da yaşayıp gidiyordu.” (Camus 116) bölümünde okuyuculara aktarılmaktadır. Fatalizm düşüncesinin benimsenilmesi sonucunda bireyler yaşanılan olaylara karşı tepkisiz kalmaktadır ve anlamsız bir boşluğa doğru gitmektedir. Eser içerisinde, tepkisizleşme ve duyarsızlaşma “Doktor Rieux arkadaşlarını ve kendini düşündüğünde tuhaf bir kayıtsızlığın gelişmekte olduğunu fark ediyordu. Örneğin şimdiye kadar vebayla ilgili tüm haberleri çok içten bir ilgiyle izlerken, artık bunlarla hiç ilgilenmiyorlardı.” (Camus 189) bölümü ile okuyucuda farkındalık yaratmaktadır. Fatalistik düşüncenin yanı sıra ölümü ve acıyı kabullenmenin bir başka yolu da ölüm ve acıya karşı yüzleşme sonucunda yaşanabilecek varoluşsal sorgulamalarla hayatına anlam kazandırmasıdır. Albert Camus insanoğlunun, yaşamlarına anlam veren kararlar almalarını savunmuştur. Dolayısıyla Albert Camus, ölümü ve acıyı kabullenmenin duyarsızlaşma ya da duygusal kopuş boyutuna gelmesine karşıdır ve ölüme karşı duyarlılığın artarak hayatın anlamını bulmalarını destektedir.
Albert Camus tarafından yazılan Veba eserinde, salgın sürecinde karşılaştıkları ölümlerin ve acıların bireyleri etkileme şekillerinin yansıtılması gözlemlenir. Camus, kendi felsefesini de eserin içerisine katarak önümüze çıkan sorunlar karşısında kadercilik ve duyarsızlaşma tarzı hayatı anlamsızlaştıran düşünceleri eleştirmiştir ve içsel sorgulamaya yönlendirip bireyde uyanış yaratarak hayatını anlamlandırmayı hedef alan düşünceleri eser üzerinden okuyucuya empoze etmeye çalışmaktadır. Albert Camus bu amacı, eserin başlarında fatalist bir düşünce yapısına sahip olan ve verdiği vaazlarla bu düşünceyi halka aşılamaya çalışan Paneloux’nun bir çocuğun ölümünü ve hastalığı sürecinde çektiği acıları izlemesinin ardından kendini bir sorgulamanın içerisinde bulmasıyla bir uyanış yaşamasıyla okuyucu tarafından gözlemlenmektedir.
Kaynakça:
Camus, Albert. Veba. İstanbul: Can Yayınları, 2019